Mevcut gelişmeler 2020’de Libya’nın öncelikli konulardan biri olacağını gösteriyor. Nitekim Güvenlik ve Askeri İş Birliği Antlaşması’nın imzalanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tunus ziyareti ve yılın ilk haftasında Libya’ya asker göndermeye ilişkin tezkerenin TBMM geleceğine dair verilen mesajlar olabileceklerin güçlü işareti.
Türkiye, gerek söylemeleri, gerekse hamleleriyle Libya konusunda kararlı olduğunu, risk almaktan çekinmeyeceğini gösteriyor. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler’in meşru otorite olarak tanıdığı “Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni” her alanda desteklemeye devam ediyor.
Desteğin politik hedefi, Fayiz es-Serrac’ın ülkenin tamamına egemen olmasını sağlamak. Bu mümkün olmaz ise Serrac’ın Hafter ile masaya oturacak şekilde askeri gücünü koruması/mümkün olduğunca nüfuz alanını genişletmesi. Haliyle, ancak bu iki durumda Türkiye Libya ile imzaladığı “Deniz Yetki Alanları” anlaşmasını tahakkuk ettirebilir ve iç savaş öncesinden kalma ekonomik zararlarının tazminini sağlayabilir.
Gelişmeler bu bağlamda ele alındığında, Serrac hükümetinin politik, askeri, ekonomik, psikolojik olarak desteklenmesi, güçlendirilmesi bir zorunluluk haline gelmektedir. Libya’da çatışmaların devam etmesi Türkiye’nin stratejisini belirliyor ve öncelikli yardımlarının askeri olmasını gerektiriyor. Serrac hükümeti yeterli ve etkin askeri kapasiteye sahip olmadığı takdirde varlığını koruyamayacağı gibi, Türkiye de siyasi hedeflerini gerçekleştiremeyecektir. Bu temel koşul yerine getirilmeden de siyasi, ekonomik ve psikolojik araçlar işe yaramayacaktır. Çünkü askeri açıdan yenilmiş, toprak kontrolünü kaybetmiş bir Serrac ne ülkesinin ne de Türkiye’nin politik hedeflerini gerçekleştirebilir. Haliyle, Türkiye önceliğini askeri yardıma vermekte ve konuyu önümüzdeki günlerde Meclis’e taşımaktadır.
Ancak Türkiye’nin üstesinden gelmesi gereken uzunca bir sorunlar listesi olduğu da açık. Libya’nın coğrafi uzaklığı, ülkede devam eden iç savaşın karakteri, müdahil olan ülke sayısının çokluğu ve kapasitesi bu zorluklardan sadece birkaçı. Dahası, Türkiye-ABD ilişkileri, devam eden Suriye, Irak operasyonları ve PKK sorunu da göz ardı edilmemeli.
Libya ile Türkiye’nin kara bağlantısının olmaması, harekâtın deniz aşırı olması manasına gelmektedir. Başka bir ifadeyle, harekâtın Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri tarafından birlikte planlanıp icra edilmesi gerekmektedir. Bu nitelik zaman ihtiyacını, detaylı istihbaratı, hassas planlamayı ve sıkı koordinasyonu gerektirmektedir. Dahası, yüksek bir maliyet demektir.
Öte yandan, Libya’da devam eden savaşın melez karakteri de göz ardı edilmemelidir. Her anlamda sınırlar belirsiz, hedefler karmaşıktır. Savaşa müdahil olan muhalif ülkelerin ve savaş ağalarının çokluğu önemli bir sorundur. Tarihsel tecrübeler söz konusu rekabet ve mücadelenin hızla Libya dışına ve farklı alanlara taşıyabileceklerini göstermektedir. Örneğin, diplomasiden propagandaya, ekonomiden yargıya, güvenlikten finans piyasalarına kadar geniş bir alana yayılabilir. Yine Libya’nın farklı coğrafi yapısı, parçalı sosyal dokusu, kültürü askeri desteğin sayısını, niteliğini, karakter ve zaman boyutunu şekillendirecektir.