Türkiye zamanının çoğunu seçim tartışmalarına ayırmış durumda. Ancak küresel sistem ve çevremiz yine toz duman. Kime sorarsanız sorun, size dünyanın geçmişte tanık olmadığımız ölçüde belirsizliklerle dolu bir süreçten geçtiğini söyleyecektir. Çin’in yükselişi, ABD’nin sarsaklığı, Rusya’nın eski günlere özlemi, AB’nin zayıflığı, İran’ın nükleer sorunu, Suriye iç savaşı bunlardan bazıları.
Cevabı aranan soru ve sorunların arttığı bu dönemde, “Uluslararası İlişkiler Konseyi” Derneği alanın çalışanlarını geçen hafta sekizinci defa bir araya getirdi. Türkiye’nin farklı üniversitelerinde görevli ve Uluslararası İlişkiler alanında ders veren yüzden fazla hoca Antalya’da konuları ve kendi disiplinlerini masaya yatırdı. Üç gün boyunca onlarca farklı konuda sunumlar yapıldı.
Üniversiteler de sayısı hızla artan Uluslararası İlişkiler bölümleri şimdiye kadar binlerce mezun verdi. Değerli akademisyenler yetiştirdi. Bu süreçte bazı hocaların özel bir yerinin olduğu muhakkak. Tıpkı, bir süre önce Bilkent İhsan Doğramacı Üniversitesi’nden emekli olan, Prof. Dr. Ali L. Karaosmanoğlu gibi.
Hoca, bitmez tükenmez öğrenme, öğretme enerjisi ve alçak gönüllülüğüyle gençlere örnek olmayı sürdürüyor. Bu nedenle de Uluslararası İlişkiler camiasının gözünde ve gönlünde özel bir yere sahip. Akademi dünyasında pek rastlanmayan bir mutabakatla “büyük hoca” unvanını almış durumda. Şimdiye kadar yüzlerce öğrenci yetiştiren hoca, seksen yaşını aşmasına rağmen hâlâ öğrenme ve öğretmeyi ibadet vecdi içinde sürdürüyor. Bu nitelikleri nedeniyle Uluslararası İlişkiler Konseyi 1999 yılından beri verdiği “Ustalara Saygı Ödülü”nü bu yıl hocaya verdi. Ben de çok şey borçlu olduğum hocaya ve değerli eşine uzun ömürler diliyorum. Bu arada “UİK Teşvik Ödülü” alan, Kültür Üniversitesi’nden Doç. Dr. Özge Zihnioğlu’nu da unutmamak gerekir.
Kongrede dikkat çeken bir husus da Türkiye’nin pek bilinmeyen uluslararası barışa olan katkısını, çabalarını gözler önüne seren bir araştırmanın bittiğinin ilanıydı. TOBB ETÜ’den Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya ve ekibi uzun çalışmalar sonunda, 1988’den günümüze, “Türkiye Barışı Koruma Veri Tabanı”nı oluşturarak ulusal ve uluslararası kullanıcıların erişimine açtılar.
TÜBİTAK destekli araştırma ilginç bilgiler içeriyor. Örneğin, Türkiye son otuz yılda, 51 farklı uluslararası barışı koruma faaliyetine dâhil olmuş. Bu görevlerde toplam 49 280 diplomat, asker, jandarma ve polis görev almış. Misyona 91 savaş gemisi, 253 hava aracı görevlendirmiş. Türkiye dokuz uluslararası misyona da liderlik yapmış. Tüm bu görevlerde, maalesef, 24 şehit ve 10 yaralı vermiş.
Verilere bakınca, gözden ırak, ancak gerçekte önemli fedakârlıklar ve katkıların yapıldığı, tecrübelerin edinildiği ortada. Kamu diplomasisinin stratejik önemde olduğu günümüz dünyasında, ne yaptığınız kadar bunu nasıl kamuoyuna mal ettiğiniz de önemli. Bu nedenle araştırma özel bir övgüyü hak ediyor.