Ortadoğu’da işler her geçen gün daha da karmaşık hale geliyor. Nitekim bu fikri destekleyen bir dizi gelişmeye tanıklık ediyoruz. Sadece son birkaç haftada yaşananlar bile kaosu, geleceğe dair gözler önüne sermeye yetiyor.
Geçen hafta İsrail, tehdit olarak gördüğü İran ve Hizbullah’ın Suriye’deki askeri üssüne hava saldırısı düzenledi. Suriye hava savunma sistemi bu saldırıya anında cevap verdi. Her ne kadar sadece fiziki hasardan söz ediliyor olsa da şimdi merak edilen husus İran ve Hizbullah’ın bu saldırıya nasıl cevap vereceği. Cevabın konvansiyonel yöntemlerle olmayacağı yönünde yaygın bir kanaat var. İran uygun koşulları bekleyerek “asimetrik” cevap verecektir. İsrail’in hava saldırısı İran’la sıcak bir çatışmanın mümkün olduğunu da gösteriyor.
Öte yandan, Suudi Arabistan ve müttefiklerinin Yemen savaşı orta menzilli füzelerin ateşlenmesiyle yeni bir boyut kazandı. Yemen’de Husilerin ateşlediği 2500 km menzilli füzeler, Birleşik Arap Emirlikleri’nin zengin Abu Dabi kentinde nükleer tesisleri hedef aldı. Füze, hedefini bulmasa da neden olduğu korku İran-Suudi Arabistan ilişkilerini daha da derinleştirecek gibi görünüyor.
Öte yandan, Suudi Arabistan’ın yakın müttefiki Mısır güvenlik sorunlarıyla boğuşuyor. Terör Mısır’ı vurmaya devam ediyor. Ülke tek bir saldırıda 316 kayıp verdi ve büyük bir şok yaşadı. Ordu ve polis, başta Sina Yarımadası olmak üzere, ülkede terörle baş etmekte zorlanıyor. Güvenlik sorunlarının kısa vadede, başta turizm olmak üzere, ülkeye ciddi ekonomik ve siyasi maliyetinin olacağı belli.
Suriye iç savaşında ağırlık noktası DAEŞ’in coğrafi kontrolü kaybetmesinin ardından diplomasi alanına kaymış durumda. Masaya güçlü oturmak isteyen tüm taraflar, pozisyonlarını yeniden belirliyorlar. PKK/PYD, Fırat’ın doğusundaki son DAEŞ bölgelerini de Rusya ve ABD’nin birlikte sağladığı destekle ele geçirdi. Bu işbirliği taktiksel olarak görülse de Suriye’nin geleceğini belirleyecek müzakere masasına ve muhayyel Suriye’nin anayasal yapısına nasıl yansıyacağını bir süre sonra göreceğiz.
Böylesine karmaşık bir ortamı daha da içinden çıkılmaz hale getirecek haberler yine ABD’den geliyor. Başkan Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ilan etmeye hazırlanıyor. Bu karar, Kudüs’ün İslam dünyasındaki sembolik önemi nedeniyle devam eden tüm gerilim alanlarını ve çatışmaları derinden etkileyecektir.
Karar en başta, zaten bölgede çok da iyi olmayan ABD algısını daha da kötüleştirecektir. Kararın açıklanmasıyla İsrail mutlu olabilir. Ancak karar İran, Hizbullah, DAEŞ ve radikaller cephesine “ideolojik cephane” takviyesi anlamına gelecektir.
Öte yandan, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması, bu ülkeyle işbirliği yapan Suudi Arabistan ve Mısır açısından baş edilmesi zor ve yeni bir sorun demek olacaktır.