Suriye ve Irak’ta PKK hedeflerine yapılan eş zamanlı hava harekâtının çeşitli yansımalarının olacağı ve uzun süre tartışılacağı açık. Harekâtın üç açıdan çarpıcı etkisi olacaktır. Türkiye harekâtla Suriye ve Irak’ı PKK sorununda birlikte ele aldığını ilan etti. İkincisi, mevcut iç ve dış politik gelişmelere rağmen hava harekâtına girişerek, tehdidi ciddiye aldığını gösterdi. Son olarak harekâtla birlikte müttefiklerin, “müttefikliğini” test etme imkânı buldu.
Hava harekâtı, dünyanın en karmaşık çatışma alanlarından birinde yapıldı. Öyle ki askeri ara hatlarını, aktörlerin kimliklerini, önceliklerini, çıkar ilişkilerini geleneksel bakış açısıyla anlamaya çalışmak, açıklamak mümkün değil. Karmaşıklığı daha da derinleştiren ise iç savaşta, yerel, bölgesel ve küresel aktörlerin el ele, karşı kaşıya olması.
Operasyon Türkiye’nin Suriye’de önceliklerinin değişmeye başladığını, PKK/PYD konusunun “beka sorunu” olarak görüldüğünü gösterdi. Nitekim bu gün itibarıyla sorunun yeni bir aşamaya geldiği açık. Başta ABD olmak üzere, PKK/PYD’ye destek veren ülke ve gruplara mevcut tablonun Türkiye’nin “tahammül” sınırlarını zorlamaya başladığını, bedel ödeme konusunda risk alabileceğini göstermiş oldu.
PKK, sınırın öte yakasında elde ettiği imkânlar ve sağlanan politik himayeyle kurmaya çalıştığı “garnizon devleti” savunmanın yollarını arıyor. Bir yandan kamu diplomasisi yaparak “ortaklarını” harekete geçirmeyi deniyor. DAEŞ’e karşı yürütülen Rakka operasyonunu yavaşlatmaktan, vazgeçmekten söz ediyor. Bunu göğüslemek isteyen ABD’li koalisyon sözcüsü Dorrian, “Türk uçakları DAEŞ’i mağlup etmek için büyük fedakârlıklarla mücadele etmiş ortak güçlerimizi öldürdü” derken, Türkiye’ye kızgınlığını, PKK’ya da tesellilerini bildiriyor.
Rusya ise, geleceğin Suriye’sinde PKK’nın olası rolünü, bu aralar İdlib stratejisindeki katkısını göz önüne alarak konuşuyor. Muhtemelen önümüzdeki günlerde, AB cephesi de hareketlenecektir.
PKK/PYD kendisini hava saldırılarından koruyacak “uçuşa yasak” bölge ilanı için kulis faaliyetlerini sürdürüyor. Bir yandan da Iraklı Kürtler arasındaki siyasi çatlakları derinleştirerek, Barzani’yi köşeye sıkıştıracak, sokak hareketlerini seferber etmeye çalışıyor. Son olarak havada veremediği cevabı, karada vermeyi deneyerek sınır boyunca TSK’yı taciz ediyor.
Harekât sadece siyasi, diplomatik tabloyu değil, öncelikle sınır boyu “statik güvenlik tablosunda” değişimi tetikledi. Önümüzdeki günlerde kamuoyunu meşgul edecek öncelikli konu bu olacaktır.
Değişmeye başlayan sınır boyu güvenlik eko sisteminin “adaptasyon” yarışını tetiklemesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda değişimin kontrolü, uygun cevaplar verilmesi ve adaptasyon “öncelikli ve ciddi bir iş”tir. Güvenlik risklerinin arttığı Irak ve Suriye sınırında hudut koruma anlayışı, kuralları, organizasyonu, kurumlar arası işbirliği, yetki ve sorumlulukların hızla polisiye konseptten çıkarılarak, tehdidin karakterine uyarlanmış biçime, askeri niteliğe kavuşturulması gerekir.