Trump’ın ABD askerlerini Suriye’den çekme kararı ve olası sonuçları farklı yönleriyle tartışılıyor. Tüm tartışmaların dört konu etrafında döndüğünü söyleyebiliriz. Birincisi, teknik bir konu olan “askeri çekilmenin” ne zaman, nasıl ve ne kadar sürede icra edileceği. İkincisi, çekilme sonrası ABD’nin bölgesel çıkarlarını koruyacak askeri yapı nasıl olacak? Üçüncüsü, çekilme sonrası Fırat’ın doğusunda siyasi mimarinin nasıl olacağı. Son olarak, tüm bunların Suriye’nin geleceğinde ne gibi etkisinin olacağı.
Amerikan ordusunun çekilmesiyle birlikte Fırat’ın doğusunda iki farklı bölgenin ortaya çıkacağı görülüyor. Kuzeyde Türkiye sınırı boyunca uzanan, 32 kilometrelik derinlikteki şerit ile bu bölgenin güneyinde kalan, mukadderatı fazlaca tartışılmayan Arapların baskın olduğu diğer alan.
Bu şekilde bölünecek olan Fırat’ın doğusu, Suriye ile ilgisi olan tüm aktörler tarafından farklı biçimlerde isimlendirilip farklı içerik ve fonksiyonla ele alınıyor. Örneğin, PKK/PYD bu bölgeyi, kendisini Türkiye’nin olası harekâtından koruyacak saha olarak görmek istiyor. Bunun içinde kendisini koruyacak mekanizmalara vurgu yapıyor.
Aynı bölge, Rusya için faklı anlam taşıyor. Bölge, Esad rejimine bırakılmalı ve tüm bölgesel aktörlerin güvenliğini sağlamalı. Rusya gelişmeyi bir fırsat olarak görmektedir. Ona göre, “davetsiz misafir” ABD bölgeden çıkmalı ve rejim ile PKK/PYD bir araya gelmelidir. Bu durum Türkiye’nin güvenliğini de sağlayacaktır.
ABD ise, şimdilik, güvenli/tampon bölge fikrine oldukça farklı anlam yüklemektedir. Madem Türkiye çok kızgın ve askerlerini sınıra yığdı, o halde olası bir harekât engellenmeli ve onu sakinleştirmeli. Bunu yaparken de “silah arkadaşı” PKK/PYD’yi bir yandan koruma altına almalı. Bir yandan da sabırlı olmayı telkin ederek, yeni dönem stratejisinin sıklet merkezini silahtan siyasi alana kaydırmaya ikna etmelidir. Nitekim PKK’nın silahlı unsurları Türkiye sınırından güneye kaydırılırken, geride kalan “cephe örgütü”, yerelde güçlendirilmeli ve önümüzdeki yıllarda gündeme gelecek yeni anayasa tartışmalarında fiili “hak” olarak kendisine yer bulmalı.
Türkiye’ye gelince, yetkililer, orta vadede, Fırat’ın doğusunda bu kararın hayata geçirilmesinin yeni fırsatlar, ilginç gelişmeler sunabileceğini düşünüyor olmalı. Gerçekten de dikkate alınması gereken çok sayıda parametre var. En önemli ve gidişatı değiştirecek olgu, ABD’nin askerlerini bölgeden çekiyor olmasıdır. İkincisi ise, sınırları belirlenen olası güvenli bölgenin coğrafi konumunun yanı sıra etnik kompozisyonudur. Bu, farklı beklentilerin hayata geçirilmesine imkân verecektir. Üçüncüsü, güvenli bölge Suriye sorununun doğal bir parçasıdır. Ne olacağı, nasıl olacağı Suriye’nin tamamıyla şekillenecektir. Son olarak, bu sorun, karakteri icabı yıllarca devam edecek niteliktedir. Başta ABD olmak üzere Batılı toplumların ve siyasilerin ilgisi ve heyecanı zamanla erozyona uğrayacaktır.
Güvenli/tampon bölge hamlesi elbette bölgede var olan sorunları nihai çözüme ulaştırmayacaktır. Ancak, bölge ülkelerinin ağırlığını artırırken, herkese sorunu yönetme imkânı verecektir. Başka bir ifadeyle, daha işin başındayız.