Parti genel merkezleri aday adaylarıyla dolup taşarken... Mevcut milletvekillerinin tamamına yakını yeniden aday olurken tersi örnekler de yok değil. CHP’den örnekler verirsek...
Bursa milletvekili doktor Ceyhun İrgil, 2015’te aday olurken halka, bir dönem sonra yeniden aday olmayacağı sözü vermişti. Şimdi o sözün gereği aday olmadı. Bursa’dan değerli bir hukukçu, eski Baro Başkanı Ekrem Demiröz aday oldu...
Mersin milletvekili Aytuğ Atıcı, “Bir dönem daha milletvekilliği yaparsam partime ve ülkeme verebileceğim fazla bir şey olmayacak” diyerek adaylığını koymadı. Ancak partisinin Mersin Belediye Başkan adaylığı gibi bir görev önermesi durumunda bunu kabul edebileceği söyleniyor.
Aday olmayacağı açıklanan isimlerden biri de İstanbul milletvekili Dursun Çiçek. Onun aday olmayacağını, Silivri davalarından tanıdığımız kızı Av. İrem Çiçek açıkladı. Etkili bir konuşma yeteneğine sahip, güçlü bir hukukçu olan İrem Çiçek şimdi İstanbul’dan CHP aday adayı olup, babasının yerine nöbeti devralmaya hazırlanıyor.
Ve Denizli milletvekili Melike Basmacı... Onun adaylık başvurusunda bulunmamasının nedeni ilkesel; ön seçim yapılmayacak, adayların Genel Merkez tarafından belirlenecek olması. Yıllar önce babası da ilkesel olarak ön seçim yapılmayan seçimlere katılmayı reddetmişti.
Adam OL Efendi...
“İstanbul’un 100 Divanesi” isimli kitapta “Adam Ol Mehmet Efendi”nin ilginç hikâyesi var. Tanısın tanımasın her gördüğü şahsa “Adam ol” diye hitap eden bu meczup, kimseden yardım talep etmezmiş. Keçecizade Fuad Bey, bir gün Beykoz’da vapur beklerken iskelede “Adam Ol Mehmet Efendi”yi görmüş. Fuad Bey, Adam Ol’un parasızlıktan vapura binemediği için orada beklediğini anlamış. Fakat kimseden bir şey kabul etmediği için ona yardım teklif etmemiş... Derken vapur gelmiş, Fuad Bey vapura atlamış, Eminönü’ne gelmiş... Tam iskeleye adım atmış ki, ne görsün? Karşısında Adam Ol Mehmet Efendi... Mehmet Efendi onun şaşkın bakışları arasında yaklaşmış ve yüzüne karşı seslenmiş:
“Adam ol adam”
Kıssadan hisse mi? Adam ol adam...
Danışma zamanı
Cumhurbaşkanlığı yarışında adaylardan “Gençlere ikramiye, emeklilere zam, işsizlere maaş, kredi kartı borçlarına af” gibi parasal vaatler işitiyoruz... Unutmayalım vatandaş artık akıllandı... Vaatlerin kaynağını da sorguluyor... Muhalefet adayları ayağı yere basan, üzerinde çalışılmış gerçekçi politikalar seslendirmek zorunda... Yakında kendilerine terör, enflasyon, işsizlik, mülteci sorunu, Ege adaları, Kıbrıs, gibi başlıklardan sorular gelecek, bu konularda izleyecekleri farklı politikalar sorulacak, farklı çözüm önerileri beklenecek...
Muhalefet adayları uzmanlardan hızla brifing almalı... İktidar programını oluşturmalı... Güzel konuşmak, iktidara cevap yetiştirmek iyi de... Sorunlardan haberdar olmak ve ülkeyi yönetim bilgi ve becerileri sergilemek daha önemli...
SANCAR
20 yeni üniversite kurulmasını öngören tasarı TBMM’de yasalaştı...
Yeni kurulan üniversitelere genellikle kuruldukları illerin adları verilmiş.
Bir üniversiteye de Nobel Ödülü sahibi bilim adamı Aziz Sancar’ın adı verilebilirdi. Verilmemiş. Demek bilim yuvasına bilim adamının adını yakıştıramadılar!
Bölünerek kurulan üniversitelerden birinin adı yasada:
“İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa” olarak geçiyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan adının “İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi” olacağını söylemişti.Bunun bir anlamı vardı. “İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa” ne demek? Biraz bölündü, biraz bölünmedi mi demek!
MUASIR
“Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız...”
Güzel bir slogan. Atatürk’ün bu sözünü siyasetçiler sık sık kullanıyor.
Ne var ki sözün doğrusu bu değil...
Atatürk bu sözü 29 Ekim 1933 tarihinde “Onuncu Yıl Nutku”nda şöyle kullanır:
“Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, ‘muasır medeniyet’ seviyesinin üstüne çıkaracağız”.
Özetle... Atatürk’ün sözünü ettiği şey “kültürümüz”dür... Kültürümüz “muasır medeniyet seviyesinin üstüne” çıkarılacaktır.
SÖZ
“Dünyanın en büyük problemi, akılsız ve fanatik kişilerin kendilerinden son derece emin olması, buna karşılık zeki insanların sürekli şüpheler içinde olmasıdır.”
Bertrand Russel