Bir yakınımızı yolcu etmek için İstanbul Havalimanı’na uzandık...
Yakınımız Amerika’ya gidiyordu. Oradaki dostlarına ufak tefek hediyelik eşya almak istedi.
İstanbul hatırası sayılabilecek anahtarlık gibi şeyler mesela...
İnanır mısınız... Eli yüzü düzgün
anı eşyası bulamadık...
Üzerinde İstanbul simgelerini taşıyan bir anahtarlık bile yoktu...
Var olan şeyler ise kalitesiz ve ilkeldi.
Belli ki sanatçılarımız, tasarımcılarımız, turistik eşya üreticilerimiz bu alanda örgütlenmemiş...
Sadece İstanbul’da değil başka kentlerimizde de o kenti simgeleyen kaliteli anı eşyası bulamıyorsunuz...
New York ile İstanbul yaklaşık aynı sayıda turist çeker... Ancak New York İstanbul’un üç katı turist geliri sağlar. Batı’da tüm metropollerde sokak büfelerinde, müzelerde, havaalanlarında çeşit çeşit anı eşyası satılır. Bizde bu piyasa bir türlü gelişmez. İstanbul Modern gibi birkaç müzede kaliteli anı eşyası bulabilirsiniz. İstenirse üretilir. Sanatçıya, tasarımcıya, üreticiye hatırı sayılır kazanç sağlar. Ama kolay yoldan para kazanmaya alışmış kapkaççı zihniyet böyle zor ve ince işlere kafa yormuyor. Ünlü markaların taklitlerini yapıp 20 TL’ye tişört satmak kolayımıza geliyor.
KALPTEN TASARRUF!
Ülkemizde kalp nakli bekleyen hasta sayısının 800 ile 1000 civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu hastalara uygun kalp bulununcaya kadar kalp destek cihazı temin edilmesi hayati önemi sahip. Dövizdeki son artışlarla birlikte bir kalp destek cihazının fiyatı 400 bin liraya kadar yükseldi. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bu rakamın 200 bin lirasını ödüyor. Geri kalan fark hastadan temin ediliyor. Hastanın yaklaşık 200 bin lira tutan bu farkı ödeyecek gücü yoksa ne mi oluyor? Hasta kaderine terk ediliyor.
Bu konuyu soru önergesine dönüştüren CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, hastalar adına yetkililerden destek cihazı fiyatının güncellenmesini istiyor. Bakalım ne yanıt gelecek...
TEMSİL
Kanallar arasında dolaşırken Diyanet TV’de Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Mehmet Kapukaya ile yapılan röportaja takılıyor gözümüz. Kapukaya konuşmasının bir yerinde diyor ki:
- İslamofobi yani İslam korkusu ve İslam düşmanlığı bizi üzüyor...
Peşinden ekliyor:
- Ancak bizler de İslam’ı gereğince temsil etmiyoruz...
Hoca mevzunun bam teline dokunuyor...
Eğer dünyadaki görüntümüzü düzeltmek istiyorsak işe özeleştiri yaparak başlamalıyız. Çuvaldızı kendimize, iğneyi başkasına batırmalıyız.
Böylece hem aynadaki hem başkalarının gözündeki görüntümüzü düzeltmekte ilk adımı atmış oluruz...
RÜŞVET
Gazetelerde haber... Rize’de Fırtına Vadisi’nde 21 kaçak yapı yıkılıyormuş...
Ancak öte yanda yeni kaçak yapılar yükseliyormuş... Kaçak yapılar inşa edilirken müdahale etmiyorsanız... Kaçak yapılara rüşvet mukabili göz yuman devlet görevlilerine ceza vermiyorsanız...
Yapılanı yıkmakla sorunu çözemezsiniz...
Sadece rüşvetçilerin kazancını artırırsınız...
Ki öyle oluyor...
EMPATİ
Facebook dostumuz Sanayi Akkoç yazıyor...
“Düşünün ki,
Suriye ile bir maç yapıyoruz ve Suriye bizi 2 - 0 yeniyor.
Maçın ardından, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler Taksim Meydanı’nda toplanıyor ve bize:
- Hepiniz o... çocuğusunuz, diye bağırıyorlar.
Böyle bir şey yaşasaydık,
ne hissederdik?
Fransa’daki gurbetçi vatandaşlarımıza söylüyorum:
O küfürleriniz sizin ayıbınızdır. Amma velakin bedelini Türkiye ve dünyanın her yerindeki yurttaşlarımız ödüyor.
Geçmişte de böyle oldu,
yine öyle olacak.
Empati yapın biraz empati...”