İngiltere parlamentosunda Tunceli harekâtının 82. yılı nedeniyle bir anma toplantısı yapıldı. Dersim’de ölenler anıldı. Cumhuriyet yönetimi suçlandı. Acaba toplantıya İngiliz arşivlerinden kimi belgeler sunuldu mu? Tunceli harekâtının isyancılara karşı zorunlu bir bastırma olduğu anlatıldı mı? Elbette hayır... Çünkü amaç gerçekleri ortaya çıkarmak değil Cumhuriyet’i gözden düşürmektir.
O belgelerden birini buraya alalım. İngiliz arşivlerinde uzun süre çalışan tarihçi Salahi Sonyel “Kıskaç Altında” adlı kitabında yazar: “Aşiretlerin en ciddi saldırısı 26 Nisan gecesi Askisor karakoluna saldırıyla başlamıştı. 22 Mayıs’ta Ankara’daki İngiliz Büyükelçiliği Dışişleri Bakanlığı’na bu konuda şu yazıyı göndermişti: ‘Dersim bölgesindeki duruma ilişkin 17 Mayıs ve 293 sayılı telgraftan bu yana Trabzon konsolosluğumuzdan sayıları 1.500’ü aşkın isyancı Kürt’ün Türk güçlerine ağır kayıplar verdirmeye devam ettiklerine ve ellerine düşen subayların vücutlarını vahşice parçaladıklarına dair 15 Mayıs tarihli bir telgraf daha almış bulunuyoruz’ “. Peki, Cumhuriyet yönetimi Dersim’de halkı katletmiştir de Tunceli halkı neden hep CHP’ye oy vermiştir? Bakınız... 1950’de DP oyların yüzde 60’ını alıyor, CHP yüzde 40’ını...
1954 seçimlerinde CHP oyların yüzde 53’ünü alıyor, DP yüzde 46’sını...
1957 yılında CHP yüzde 53, DP yüzde 34...
1965 seçiminde CHP yüzde 34, AP yüzde 27.
54, 57, 65 seçimlerinde CHP’nin başında İsmet İnönü vardır. Tunceli halkı oyunu CHP’ye ve İnönü’ye vermiştir. Tunceli halkı laik Cumhuriyet’e her zaman sahip çıkmıştır.
RAYLAR ÜZERİNDE
Bu kadar dehşet verici bir sahneyi filmlerde bile göremezsiniz. İstanbul’da bir istasyon... Hızla gelen bir tren... Bir kadın aniden perondan inip rayların üzerine yatıyor, onu gören bir delikanlı koşarak üzerine atlıyor, kadını raylardan çekip kurtarıyor. Her şey iki saniye içinde oluyor, tren hızla yanlarından geçip gidiyor. Büyük cesaret, büyük kahramanlık... Uğur Kökden’in bir yazısı aklımıza geliyor. İsviçre’de her yıl 100 dolayında insan kendini trenlerin önüne atarak intihar edermiş... Çaresiz makinistler bu yüzden vicdan azabı çekermiş. Yukarıdaki kahraman delikanlı makinisti de vicdan azabından kurtarmış oluyor!
REKLAM
Ekran tartışmalarında izlediğimiz konuşmacıların en az yarısı boş konuşuyor. Hukukla ilgili bir konuda bakıyorsunuz hukukla ilgisiz kişiler tespih tanesi gibi dizilmiş, ahkâm kesiyor. Derken, birisi ciddi bir şey söyleyecek olsa, takdimci (muhtemelen içeriden komut alarak) “Reklama gidiyoruz” diyerek, sözün üzerine sis bombası atıyor. Konu dağılıyor. Reklama gitmek deyince bir İtalyan karikatürünü aktaralım... TV takdimcisi şöyle konuşuyor:
- Sayın izleyiciler, şimdi aldığımız bir habere göre üçüncü dünya savaşı biraz önce başlamış bulunuyor. Ama önce reklamlar...
HASIM
Ciddi bir gazetede bir haber başlığı:
“Husumetli olduğu kişi yerine başkasını öldürdü.”
Husumet “düşmanlık” demek... Düşman için “hasım” diyeceksiniz. Ya da “husumetli olduğu” değil, “husumet duyduğu kişi” diyeceksiniz.
Okurumuz Ersin Üney bir başka doğruyu dile getiriyor:
- Tecavüz yerine çok sık olarak “cinsel istismar” deyimi kullanılıyor. İstismar, “iyi niyetin kötüye kullanılması” demek. Tecavüzün hele hele çocuk tecavüzünün istismarla ne ilgisi var?