Ankara’da 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nün düzenlediği panelde tarikat ve cemaatler tartışılırken Prof. Esergül Balcı, ülkede bir milyon çocuğun tarikatların elinde eğitim gördüğünü, medreseye başlama yaşının 3’e kadar indiğini, Doğu’da bazı okulların dış ülkelerin kontrolüne girdiğini anlatıyor. İlahiyat Fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu söz alıyor, o da özetle diyor ki:
Tarikat ve cemaatlerin din algısında, topluma cinsiyet ayrımcılığı üzerinden bir dindarlık aşılanmaya çalışılıyor. Bu yapılara girenler, önce kadın-erkek ayrımcılığı yapıyor, her olaya cinsiyet açısından yaklaşıyor, sonra ailesinden, toplumdan ve değerlerinden uzaklaşıyor.
Tarikatçı ve cemaatçi yapıların din algısında, şeyhlerden inanç veya kanaat önderleri üretiliyor. Oysa bir Müslüman’ın inancı konusunda ona önderlik yapacak kendi aklı ve özgür iradesidir.
Tarikatçı ve cemaatçi yapıların din algısında akıl aleyhtarlığı hâkim. Menkıbe, hikâye ve hurafelere dayalı bir dindarlık, sorgulama yeteneği güçlü olan gençlerimizi dinden uzaklaştırmaya, ateizm, teizm veya deizmin kucağına atıyor.
İnsanların birbirlerine dindarlık taslamaları veya dini temsil adı altında ruhbanlar (aracılar) üretmeleri İslam’ın anlayışına terstir.
YARIŞ
Taksiye bindik, şoför hareket etti, bir gözü yolda, bir gözü de cep telefonu ekranındaki at yarışında. Neyse ki yarış çabuk bitti, bizimki uyarmamıza gerek kalmadan önüne bakmaya başladı. Ondan sonra at yarışı muhabbeti başladı. Lafı açtık:
- Eskiden at yarışları cumartesi pazar günleri olurdu şimdi durum nasıl?
- Şimdi günde iki yarış var abi. Haftada 14 yarış.
- Nerede yapılıyor bu yarışlar?
- Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Bursa, Kocaeli, Şanlıurfa, falan...
- Sen her gün oynuyor musun?
- Oynuyorum ama küçük. 20-30 liralık.
- Kazanıyor musun?
- Bazen. Bir keresinde 3 bin lira kazandım.
Şoför umut dünyasına kapağı atmış, yaşamını o dünyada sürdürüyordu.
KADER
Televizyon muhabirinin mikrofon uzattığı adam tutturmuş:
- Deprem kaderdir, diyor.
- Ama önlem alınırsa depremden kimse zarar görmüyor.
- Önlem alınmaması da kaderdir.
- Yöneticiler duyarlı olsa önlem alınırdı.
- Duyarlı yönetici olmaması da kaderdir.
- Ama kaderi değiştirmek elimizdedir.
- Kaderde onu değiştirmek varsa değiştiririz.
- Sonuç?
- Geleceğimiz önceden yazılmıştır. Kaderde ne varsa o olur.
Ne dersiniz bu düşünce tarzına?
Hem toplumu hem onu yönetenleri rahatlatan bir tarz değil mi?
Doğu dünyasında milyonlara bu düşünme tarzı belletildi. Yönetenler rahat etti!
Ekrem Bey’e not...
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu eşiyle birlikte Elazığ ve Malatya deprem bölgesinde incelemelerde bulunmuştu. Daha sonra Tunceli’ye geçen İmamoğlu kayıp üniversite öğrencisi Gülistan Doku’nun ailesiyle ve Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu ile görüştü. Sonra da Erzurum’da ailece kayak yaparken resimlendi. Bir kısa not:
“Sayın İmamoğlu, İstanbul halkı size büyük bir kredi açtı. İcraatınızı ilgiyle izliyor. Ankara’dan hemen her gün olumlu belediyecilik haberleri gelirken, İstanbul’dan da bu tür haberler almak istiyor. İstanbul’un onlarca sorunu yerinde duruyor. Bir patron iş yerinden uzaklaşınca orada işlerin duracağını herkes bilir. O yüzden gerekli gereksiz İstanbul dışında vakit geçirmeniz kaygı uyandırıyor. Size açılan kredi sonsuz değildir. Bunu algıladığınızda vaktin geçmemiş olacağını umarız.”
SORUŞ
Sosyal medyada Elazığ depremiyle ilgili mesaj atanlardan 50 kişi hakkında soruşturma açılmış.
İmara aykırı konut yaparak veya malzemeden çalarak 41 kişinin ölümüne yol açan müteahhitler ve onları denetlemekle yükümlü görevliler hakkında ne zaman soruşturma açılacak?
Onu da merakla beklemekteyiz.
HOCA
Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Bölümü’nde “İnsan ve Toplum Bilimleri” hocasıymış Prof. Bedri Gencer. Depremle ilgili tweet atmış: “...Avustralya, Çin gayretullaha dokundu azap geldi. Maazallah, biz de zinayı, livatayı yasallaştırarak, Allah’ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı...”
Böylece depremi çocuk yaşta evliliğin yasaklanmasına bağlamış. Tepkiler gelince de tweet’i silmiş.
Bu hoca şimdi üniversitede gençlerin karşısına geçip kürsüde ders verecek. Peki, onların yüzüne rahat rahat bakacak mı? Kızıyla erkeğiyle, öğrenciler o hocaya hangi gözle bakacak? Hakkında inceleme başlatılmış. Bu süreçte derslerden alıkonulması hayırlı olurdu.