Beş yıldızlı otel konforunda olacağı söylenen Şehir Hastanelerinden biri de Eskişehir’de açıldı. Eskişehir CHP Milletvekili Utku Çakırözer iki ay önce açılan hastaneyi gezmiş. Gözlemlerini şöyle anlatıyor:
“Şehir merkezinden uzakta olduğu için hem hastalar hem de hastane çalışanları büyük ulaşım sorunu yaşıyor. Büyük ölçekli olduğu için hastalar ve hastane çalışanları hastane içinde sık sık kayboluyor. Dakikalarca asansörlerin gelmesi bekleniyor. Bir yerden bir başka yere ulaşmaları hayli zaman alıyor. Yakınlarında bir tek eczane yok. İnsanlar ilaç almak için tekrar şehre gidip dönmek zorunda. Biri başhekimlik, diğeri hastaneyi inşa eden şirket olmak üzere iki başlı yönetim var. Taşıma, yemek, güvenlik ve temizlik hizmetleri farklı taşeronlara verildiği için ciddi sorunlar yaşanıyor. Hekimlerin aylık nöbetleri iki katına çıktı, döner sermaye paraları gecikti. Şehir hastanesi hizmete girince şehirde kalan hastanelerin yükünün azalacağı söyleniyordu. Yukarıda dile getirdiğim sorunlar nedeniyle tam tersi bir durum oluştu, şehirde kalan hastanelerin hasta yükü arttı...”
Taşınmalar normal olarak bir yığın sorunu beraberinde getirir. Bunlar zamanla çözümlenir. Ancak hastanenin büyüklüğünün yarattığı sorunların ne kadarı çözümlenecek? Bunu zaman içinde göreceğiz...
ETİK ZAVİYEDEN...
Nüfus müdürlüğü veya adliyede çalışan sıradan bir memur, yaşadığı ilçeye belediye başkanı olmaya niyetlendiyse en geç 1 Aralık 2018 tarihinde (seçimden 4 ay önce) istifa etmek zorundaydı. Sırada memurun seçimi etkileme ihtimali yüzde kaçtır? Önemli değil... Adayların görevleri gereği kamu adına kullanmak üzere verilen olanakları, kendi lehlerine kullanma ihtimali yüzünden memuriyetten istifaları şart koşulmuştur. Yasalar basit memurun seçimi etkileme ihtimali üzerinde bu kadar hassasiyetle dururken, Meclis Başkanı’nın görevden ayrılmadan belediye başkan adayı olması etik ve hukuki olur mu?
Gerçi CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve İstanbul adayı İmamoğlu, Binali Yıldırım’ın belediye başkan adaylığını tartışmak istemiyor ama... Onlara rağmen yoğun bir tartışma sürüp gidiyor...
ÇINAR
Ortaköy ile Beşiktaş arasında yolun iki yanında ulu çınarlar sıralanır. Bunları her görüşte Çırağan Sarayı’nın inşası sırasında padişahların diktirdiğini sanırdık. Tesadüfen öğrendik ki... Çınarları 1937 yılında Kabataş Lisesi Müdürü Nuri Onur öğrencilere diktirmiş, her bir fidana bir öğrencinin adı yazılı plaka konulmuş, öğrenciler bu fidanları korumakla görevlendirilmiş. O fidanlar şimdi ulu ağaçlar olmuş. Deriz ki... Lisenin önüne Nuri Onur adına bir plaket konulmalı...
O ulu çınarlar yeni nesillere örnek olmalı...
PAŞA
Kasımpaşa’yı boydan boya geçen işlek bir cadde vardır; Bülent Demir Caddesi... Bu caddeden her gün on binlerce araç geçer. Ancak cadde her daim tıkalıdır. Kasımpaşa çarşısından alışveriş edecek olanlar araçlarını kenara park edince cadde tıkanır. Bu rezalet yıllardır sürer. Oysa çözümü basittir. Ya park yasağı koyacaksınız ya da yolu genişleteceksiniz.
Şehri yıllarca Kasımpaşalı Başkan Kadir Topbaş yönetti. Ama bu sorunu görüp çözmedi. Çünkü o buradan hep çakarlı eskort eşliğinde yıldırım gibi gelip geçti. Umarız yeni başkan sorunu çözer!
MOSKOVA
Yeni seçilecek belediye başkanı İstanbul’un hiç değilse sokak ve caddelerine birer isim tabelası koyuverse, demiştik. Okurumuz Semih Kalkanoğlu, 1992-2010 yılları arasında Moskova Belediye Başkanlığı yapan Yuri Lujkov’un ilk iş olarak başkentin bütün sokak ve caddelerine ışıklı, çift dilli (Kiril ve Latin alfabesiyle) isim tabelaları koydurduğunu yazıyor. Uygar bir kentte insanlar cadde ve sokakları tabelaya bakarak görür, ona buna sorarak adres aramaz...