Cumhuriyet gazetesinde “Saray’ın araba sevdası” başlıklı bir haber yayımlanıyor. Haberde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a 14 zırhlı araç, 28’i 4 x 4 jip olmak üzere 268 araç tahsis edildiği... Eski Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül’e 18, Ahmet Necdet Sezer’e ise 2 araç verildiği belirtiliyor...
Konuyu Fatih Altaylı da kaleme alıyor. Gül’ün 18 aracını sorguluyor. Abdullah Gül’ün koruma müdürü Osman Çangal, Fatih Altaylı’yı arayarak Abdullah Gül’ün talebi üzerine bilgi vereceğini söylüyor. Ve şu bilgileri veriyor:
- Cumhurbaşkanı Gül’e tahsis edilen araç sayısı 18 değil 17’dir.
- Bunlardan biri Abdullah Bey’in, diğeri ise eşinin makam otomobilleri, bir de yedek makam otomobili vardır.
- Her makam aracının önünde eskortluk yapan bir araç, bir de takip aracı vardır.
- Bunların dışındaki 11 araç, Cumhurbaşkanı Gül’ün yanında görevli yaklaşık 40 kişilik ekibin taşınması, sekretaryasının işleri, günlük bürokratik işler için kullanılmaktadır.
Osman Çangal şöyle devam ediyor:
“Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e tahsis edilen araç sayısı da 2 değil. Eşine ve kendisine Cumhurbaşkanlığı tarafından tahsis edilen 2 araç dışında, eski yönetmeliğe göre kendisine Emniyet Genel Müdürlüğü’nce tahsis edilmiş 2 koruma aracı, eşine tahsis edilmiş bir koruma aracı ve ayrıca biri İstanbul’da diğeri Ankara’da yaşayan 2 oğluna tahsis edilmiş birer makam birer de koruma aracı olmak üzere 9 araç verilmiştir...”
Bu bilgi bize şaşırtıcı geliyor... Devletin malını ve parasını tasarruf etmek için kılı kırk yaran 10. Cumhurbaşkanı Sezer’in oğullarının resmi aracı mı var? Nasıl olur? Sayın Sezer’e çok yakın kaynaklara bunu soruyoruz... Aldığımız yanıt:
- Yalan...
Sezer’in iki oğluna ne makam aracı verilmiştir, ne koruma aracı...
Sezer ailesinin topu topu iki resmi aracı vardır...
Koruma Müdürü, Cumhurbaşkanı Gül adına konuşurken böylesi yalan bilgiyi nasıl veriyor... Gelin de buna akıl erdirin...
Bu arada artık sadece bir emekli memur olan eski Cumhurbaşkanı Gül’ün yanında 40 kişi çalıştırmasına ve geziler yapmasına ne demeli? Siyasete hazırlık mı?
AĞAÇTA
Bu sütunda da yazmıştık... Erzurum’da darbeden tutuklu Yarbay Ramazan Kayacı’nın eşi sesini duyurabilmek için bir ağacın tepesine çıkmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan manzarayı görünce onu yanına çağırmış, genç kadın eşinin suçsuz yere 15 aydır hapis yattığını anlatınca Erdoğan da “Baktırırız” demişti. Yarbay Kayacı geçen hafta sonu tahliye edildi.
Suçsuz bir insanın tahliyesi elbet sevindirici. Ancak Prof. Ahmet Şimşirligil’in şu soruları da yerli yerinde:
- Adalet bekleyen biri bunu neden bir ağacın tepesine çıkıp istesin.
- Ağaca çıkıp bağırmaktan utanan kişi ne yapsın! Adaleti nerede arasın?
- Mağdurlar adaleti ağaç doruklarında aramaya başlamışlarsa, yargıyı sorgulamanın zamanı gelmiş demektir.
Yerli tank, yerli füze, yerli uçak gemisinden vazgeçtik, ülkemizde
yerli saman,
yerli sarımsak,
yerli ceviz bulmak bile mesele oldu.
G.E
PATİKA
Uzun süredir New York’ta yaşayan Orhan Pamuk, fazla dikkat çekmemek için İstanbul’a sessizce geldiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor:
- Orası benim evim. Ama artık politik olarak orada yaşayamam...
Aynı Orhan Pamuk 13 Mayıs 2003 tarihinde NPQ dergisine şöyle demişti:
“Tayyip Erdoğan başarılı olsun istiyorum ve ordu siyasetin dışında kalsın istiyorum. Erdoğan şimdi bu doğrultuda bir patika açıyor. Eğer bu patikadan dikkatlice geçilirse, Türkiye ister istemez daha açık, daha liberal bir toplum haline gelir...”
Erdoğan başarılı oldu, Orhan Pamuk evine gelemez oldu.