Tunceli Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu’nu daha önceki Ovacık belediye başkanlığı sırasında herkes çok sevdi. Üretimin önemini vurguluyor, ürünleri satıp paralarını öğrencilere burs olarak veriyordu. Halkçı, çevreci ve üretici icraatı halkın gönlünü kazandı, diğer belediye başkanlarına örnek gösterildi.
Sanılıyordu ki Tunceli Belediye Başkanı olunca da işe böylesine halkçı hizmetlerle başlayacak, bütün ülkeye model olacak...
O tuttu, ilin bütün sorunları çözümlenmiş gibi işe Tunceli adını Dersim’e dönüştürmekle başladı. Halk, Dersim adını istiyormuş! Geçiniz. O ilin adı 1935 yılında Tunceli oldu. 2005 yılına kadar kimse rahatsız değildi. O yıl dünya çapında bir kampanya başlatıldı. Ermeni soykırımı iddiasına destek olarak Pontus, Süryani Dersim olaylarından yeni soykırımlar imal edildi. Bu seferberlik giderek güçleniyor. Yunanistan Pontus suçlamasını yoğunlaştırdı. Dersim de bu cümleden köpürtülüyor.
Bir kez daha anımsatalım...
1954 seçiminde DP tüm ülkenin oylarını silip süpürürken Tunceli halkı İsmet İnönü liderliğindeki CHP’yi birinci parti yaptı. 57 ve 65 seçimlerinde de oylar CHP’ye aktı. Tunceli CHP’ye şükran ifade etti.
Bir gazeteci dostumuzun Maçoğlu’na sorduğu şu soruyla noktayı koyalım:
- Halkın sana bağladığı umutları böyle çarçur etmeye hakkın var mıydı?
RUHSAL
Devlet üniversitesinde psikiyatri uzmanı olarak çalışan bir hekimle sohbet ediyoruz... Ruhsal tedavi için hastalara ne kadar vakit ayırdığını sorduğumuzda şu cevabı veriyor:
- 10 dakika...
Bu kadarcık zamanda hastanın derdini bile öğrenemezsiniz, tedavi nasıl olur?
- Bize verilen süre bu kadar, diyor... Sadece hastaları yönlendirebiliyormuş o kadar...
Peki, maaş durumu?
- Hasta başına 2 lira...
Aldığı aylık ücreti hasta sayısına bölünce, hasta başına 2 lira aldığı ortaya çıkıyormuş... Bu koşullarda hasta tedavi olur mu? Dahası... Doktor kendini geliştirebilir mi?...
TARİF...
Adnan Veli, Cumhuriyet dönemi mizah yazarlarındandır. Ama talihsiz adamdır. İtalyan kadın arkadaşı casus çıkınca, yargılanmış, 7 yıl hapis yatmıştır. Bu süreçte yazdığı yarı mizahi hapishane mektupları ‘Mapusane Çeşmesi’ adıyla kitaplaştırıldı. Geçenlerde de Kırmızı Kedi kitabın yeni baskısını yayımladı.
Oradan bir öykü...
50’li yıllarda hukuk fakültesi öğrencileri zaman zaman hapishane gezisi yaparmış. Koşulları görürler, mahpusları tanırlarmış. Böyle bir gezide hukuk öğrencisi genç kız mahpusa soruyor:
- Senin suçun nedir?
- Bir malı bulunduğu yerden sahibinin rızası hilafına faydalanmak için aldım, suçum bu...
Öğrenci bir şey anlamıyor. Savcı izah ediyor:
- Bunlar yata yata hukukçu kesildiler. Bunun söylediği şey basit hırsızlığın kanunda 491’inci maddedeki yazılı şeklidir.
ASKER
Yeni askerlik sisteminin Meclis’te görüşülmesine başlandı. Bu sisteme göre askerlik 6 aya, temel eğitim 1 aya iniyor...
30 bin lira dolayında bedel ödeyen 20 yaşında bir genç, 1 ay temel eğitimden sonra terhis oluyor...
Bendeniz yedek subaylığımı takım komutanı olarak yaptım. Yedek subay eğittim. 1 ayda bir gence silah kullanmasını öğretemezsiniz. Dünya yeni savaşlara doğru ilerlerken ve ülkemizin etrafında ateş çemberi daralırken silah tutmasını bilmeyen nesiller oluşturmak yarınlarımızı nasıl etkileyecek? Bunu da düşünmeliyiz...