Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bazı Afrika ülkeleri dahil... Tam 90 ülkede sivil toplum kuruluşları seçim sandığı başında müşahit (gözlemci) bulundurabiliyor. Türkiye’de bu mümkün değil. Yasaya göre sandık başında sadece siyasi partiler gözlemci bulundurabilir.

Bu önemli mi? Önemli... Çünkü siyasi partilerin gücü bütün sandıkların başında üye ve gözlemci bulundurmaya yetmiyor. Örneğin muhalefetin en örgütlü partisi CHP, referandumda 9 bin 300 sandıkta üye ve müşahit bulunduramadı.

Bu defa da birçok sandığın başı boş kalabilir.

O yüzden vatandaşların müşahit olmak için partilere başvurması yararlı olur... Hâlâ vakit var...

Haberin Devamı

Konuyu Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile konuştuk. Feyzioğlu barolar ve benzeri sivil toplum kuruluşlarının sandık başında müşahit bulundurması için partilere çağrıda bulunduğunu ancak hiçbir partinin konuya ilgi duymadığını anlattı. Yine de Barolar Birliği üyelerini sandık müşahidi olmak üzere eğitmiş. Bu üyeler partilerin davetine hazır bekliyor. Barolar başka ne yapıyor? Metin Feyzioğlu anlatıyor:

- Seçim günü bir sandık güvenliği çağrı merkezi kuracağız. Vatandaş bir sorunu olursa bizi arayacak, seçim hukukunu çok iyi bilen avukatlar telefon başında hazır olacak,vatandaşı bilgilendirecek. Gerekirse vatandaşımıza mahallinde yardımcı olmak üzere ilgili barodan bir avukat heyeti gönderilecek...

Kedilerin gücü!

İkinci Abdülhamit çok mu zekiydi, çok mu esprili, çok mu saf.. Karar sizin...

James Royson adlı bir Amerikalı 1900’lerde İstanbul’a elektrik tesisatı kurmak için başkente öneri getirir. Abdülhamit’ten güç bela randevu alıp Yıldız’da onunla karşılıklı görüşme imkanı bulur. Abdülhamit Yıldız’da elektrikten yararlanmakta ama kente elektrik gelmesini istememektedir. Sürekli lafı değiştirmeye çalışır. Bir ara koltuğunun altındaki uzun beyaz tüylü kediyi okşayarak der ki:

- Kedilerin tüylerinde elektrik vardır derler. Ben tecrübe etmedim. Eğer hakikaten böyle ise hatırıma bir şey geliyor. Amerikalılar neden birkaç yüz kediyi bir araya getirerek bunlardan istihsal edecekleri kuvvei elektriyyeden istifade etmeyi düşünmüyorlar?

Haberin Devamı

(Tarih Toplum dergisi, Sayı 232)

SATAR

Bir yayınevi sahibi dostumuzla söyleşiyoruz...

- Kitap yazarlarına telif ödeyebiliyor musunuz?

- Maalesef hayır... Sadece belli sayıda kitap veriyoruz...

- Onlar da o kitapları eşlerine dostlarına mı dağıtıyor

- Bir kısmını evet. Önemli kısmını da kendileri imza günü düzenleyip üzerindeki fiyata satıyorlar.

Yazarlığın son durumu bu...

Yazarın işi yazmakla bitmiyor, satışı da bizzat yapıyor.

SU

Velilerin önemli bir ricası var...

“Devlet okulunda okuyan bir çocuğumuz ortalama 1 liradan günde en az 3 lira su parası veriyor. Ortalama 750 kişilik bir okulda suya günde 2250 lira para veriliyor. Neden okullara artıma sistemleri yapılmıyor, çocuklarımız suyu temiz bir şekilde çeşmeden içemiyor da suyu parayla alıyor?

Okullar tatildeyken musluklara arıtma tesisleri kurulabilir. Kurulmalı...

AKAN

Türkçe âşığı Tarık Konal dostumuz “prompter” sözcüğüne takılmış...

Prompter malum; Siyasetçilerin konuşurken kopya aldıkları akan yazı...

Haberin Devamı

Konal diyor ki:

- Bir yabancı sözcüğün ülkemizin sınırındayken durdurulması gerektiğini duyumsayan bir dil devrimcisiyim. Bu yapılmazsa, o yabancı sözcüğün Türkçesinin topluma benimsetilmesi zor oluyor…

Bu nedenle, günümüzde sıkça kullanılan şu prompter sözcüğü yerine “akanyazı” ya da “camdan okuma” denmeli.