24 Haziran 2004 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’nın MGK’ da yaptığı takdim şu sözlerle bitiyor:
“F. Gülen grubunun, mevcut sistemle barışık görünerek, devletin tüm kademelerinde kadrolaşıp, sistemi içten içe ele geçirmek suretiyle laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkarak, yerine dini esaslara dayalı bir devlet düzeni kurma amacını gerçekleştirmek yönündeki faaliyetlerini hiçbir önlem alınmadığı takdirde artırarak devam ettireceği değerlendirilmektedir...”
Geliyoruz aynı yıl ağustos ayındaki MGK toplantısında alınan karara:
“Bu örgüt çok büyük bir imkân ve kabiliyete kavuştu. Bir icra planı yapılsın, bu iş takip edilsin...”
O tarihte Başbakanlık Müsteşarı olan Ömer Dinçer’in itiraf ettiği gibi... Bu MGK kararı olduğu gibi rafa kaldırılıyor.
? ? ?
Aslında Cemaat ile AKP arasında ideolojik bir kavga yoktur. 2013 yılındaki iç savaş koltuk yüzünden çıkmıştır. Ortak amaç aynen:
“...Devletin tüm kademelerinde kadrolaşıp, sistemi içten içe ele geçirmek suretiyle laik, demokratik, hukuk devletini yıkarak, yerine dini esaslara dayalı bir düzen kurmak”tır...
15 Temmuz, AKP ile cemaat arasındaki küçük kavgadır. Büyük kavga ise “laik demokratik cumhuriyet güçleri ve TSK”ya karşı yürütülendir.
Hedefi “laik cumhuriyet” olan sessiz ve sinsi darbe, dünden yarına kesintiye uğramaksızın sürüyor...
Moda’da darbe!
Moda Deniz Kulübü bir açıklama yaparak 15 Temmuz darbe girişimini lanetledi... Şehitlere rahmet diledi..
Moda Kulübü darbe gecesinin başlıca mekânlarından biriydi. 15 Temmuz gecesi iki havacı generalin çocuklarının düğünü vardı ve 24 general davetli olarak orada bulunuyordu. Hava Kuvvetleri Komutanı Org.Abidin Ünal da düğündeydi.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT’ten aldığı uyarı üzerine saat 19.06’da Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi’ne havadaki tüm uçakların indirilmesi talimatını vermişti. Sonrasını Org. Abidin Ünal şöyle anlatıyor:
- Saat 19.06 sıralarında Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi beni arayarak Genelkurmay Başkanlığı’nın tüm uçakların indirilmesi direktifini iletti. Ben de direktifi onayladım...
Abidin Ünal bu durum üzerine Genelkurmay Başkanı ve İkinci Başkan’ı ayrı ayrı telefonla arıyor. Ancak kendilerine ulaşamıyor. Soru; Genelkurmay Başkanı neden Abidin Ünal’ı hemen Ankara’ya çağırmıyor. İki, Abidin Ünal komutanlarına ulaşamayınca neden vahim bir durum olduğunu düşünerek Ankara’ya gitmiyor? Neden bir yanda darbe olurken bir yandan düğün devam ediyor? Neden darbeyi 21.30’da haber alan Abidin Ünal ve diğer komutanlar başka bir mekâna geçmiyor da iki saat sonra yani 23.30’da kulübe yapılan baskında darbecilere yakalanıyorlar? Sor sor bitmiyor...
BULDU
Emekli diplomat eski politikacı Deniz Bölükbaşı siyasi nükte ve fıkraları toplayarak eğlenceli bir kitap oluşturmuş:
“Politikomik”... Tabii kitapta haylidir unuttuğumuz Demirel fıkraları da yer alıyor... Mesela:
...1980 yılında Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün görev süresi doluyor. Yeni cumhurbaşkanı seçimi için Meclis’te oylama üzerine oylama yapılıyor. Ama aylarca süren turlarda adaylar bir türlü seçilecek oy sayısına ulaşamıyor. Başbakan Demirel bir gece geç saatte AP genel merkezinden çıktığında, karşı kaldırımdan bir adam seslenir. Adam zil zurna sarhoş. “Sayın Başbakanım” der demez korumalar adamın üzerine yürür. Demirel korumalara, “Durun bakalım derdi nedir anlayalım” der. Dili dolaşan sarhoş adam güç bela derdini anlatır:
“Cumhurbaşka-
nı olmak istiyorum”
Demirel güler:
- Yahu kardeşim daha önce neredeydin? Aylardır seni arayıp duruyorduk...
“Aslında
hiçbir şey
yasa dışı değildi.Çünkü
artık yasa
diye
bir şey
yoktu.”
George Orwell
SAKLI
15 Temmuz’da darbe faaliyeti akşam saat 20.30 sularında başlıyor...
21.30 sularında darbeyi haber almayan yetkili kalmıyor...
Saat 23.00’te Başbakan Yıldırım NTV’ye bağlanarak:
“Bir kalkışma ihtimali üzerinde duruyoruz” diyor...
Gece saat 20.30’dan itibaren
2.5 saat boyunca hiçbir yetkili kamuoyuna açıklama yapmıyor.
Darbecileri teslim olmaya çağırmıyor.
Cumhurbaşkanı’-
nın halkı direnmeye çağıran CNN TÜRK açıklaması da 00.24’e rastlıyor. 20.30’dan o yana 4 saat geçmiştir. Devlet saatlerce ortadan kaybolmuştur.
Kemal Kılıçdaroğlu tankın üzerine neden çıkmadı diye sorgulanıyor da saklandıkları yerden bir kanala bağlanarak darbecilere yılgınlık halka cesaret verecek bir çift laf edemeyenler hiç söz konusu edilmiyor.