İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş 2013 yılında gazetecilerin karşısına çıkıyor ve şöyle konuşuyor:
- Bundan sonra bütün projeleri halkla paylaşacağız, bir otobüs durağının yeri değişse halka soracağız...
Halka anlatılacak. Halkımızın görüşleri alınarak çalışma yapılacak. Bu alanda Türkiye’deki tüm belediyelere örnek olacağız...
Ne güzel sözler değil mi? Peki icraat...Örneğin önceki gün Taksim camisinin temeli atıldı. İstanbul’un vitrinine kondurulan bu caminin bir maketini ya da projesini gören, üzerinde tartışıldığını duyan var mı?
İstanbul’da önceki gün bir cinayet daha işlendi. Karaköy Yolcu Salonu bir gecede yıkıldı...
Yolcu Salonu 1940’larda inşa edilmiş, İstanbul’a gelen veya ayrılan vapur yolcularının gözyaşı noktası olmuş, Cumhuriyet’in prestij yapılarından biri olarak tarihte yerini almıştı. Üzerindeki Liman Lokantası ayrıca anılarla yüklü bir mekândı. Galataport müteahhidi kimseye sormadan gece yarısı yıktı.
Geçelim karşıya... Üsküdar meydanının tam ortasına metro istasyonu konduruldu. Tarihi meydan, metronun havalandırma tesisleriyle adeta iptal olundu. Şimdi denizi doldurup meydan yapıyorlar. Karşısında Kabataş’a sözümona Martı iskelesi yapılıyor. Bu iskelenin de ne maketini ne projesini gören var.
Kent içinde bir yerden bir yere giderken dikkat ettiniz mi? Artık sürekli bat - çıklardan, tünellerden, otobanlardan geçiyor, etrafta şehir namına bir şey görmüyorsunuz. Şehir cehaletin altında ezildi, yok oldu.
Kardak anıları
BBC, Kardak Krizi’nin 20. yıldönümü dolayısıyla Yunanistan’ın o zamanki Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos ve Onur Öymen’le röportaj yapıyor. Pangalos sözlerinin sonunda krizden 6 - 7 yıl sonra New York’ta yaptıkları bir görüşmeyi anlatıyor.
Diyor ki BBC’ye:
- Krizden yaklaşık 6 yıl sonra, New York’ta Holbrooke’la bir araya geldim. Beni öğle yemeğine götürdü. O dönem yaşananları konuşuyorduk. Ben de ‘Türkler ve Yunanlılar için çok tehlikleli olan o gece, bir şeyden dolayı çok mutluyum, en azından o gece hiç kimse ölmedi’ dedim. Sonra Holbrooke gülümsedi ve ‘Yoo, Theodore, zaten hiç kimse ölmeyecekti’ dedi. Ben de ‘Nasıl olur, karşı karşıya gelmiştik’ diye sorunca Holbrooke, ‘Amerikan gemileri, Amerikan mühimmatları ve Amerikan istihbaratıyla karşı karşıya geliyorsunuz. Bizim Türkiye ve Yunanistan arasındaki iki küçük gemimiz sizin teknolojik ve elektronik görüşünüzü bozacaktı, dolayısıyla sizin fırlatacağınız füzeler, yalnızca balıkları öldürürdü, başka bir şey değil’ diye yanıtladı.”
? ? ?
Ege’de halkların boğazından kesilip silahlanmaya yatırılan paralar, savaş oyunları, güç gösterileri sürerken... Yukarıdaki gerçekler aynı zamanda ABD denetimindeki silah yarışı ve güvenliğin bir noktada karikatüre dönüştüğünü gösteriyor... Ulusal savunmanın önemi ortaya çıkıyor.
İHRAÇ
27 Mayıs’ı yapanlar üniversiteden 147 öğretim üyesini uzaklaştırmıştı. Bu akademisyenler iki yıl sonra geri alındı. Ancak tartışması efsane gibi hâlâ sürer. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinde da ihraçlar oldu. Toplam sayı 500’ü bile bulmaz.
Bu defa askeri darbe değil sözde darbeye karşı önlem alınıyor. Ve şu ana kadar üniversitelerden 4168 akademisyen ihraç edildi. “Efendim bunlar imzacı” deniyor. Yalan..
Boğaziçi Üniversitesi’nde bu bildiriyi imzalayanların sayısı 109’dur... Hacettepe: 52, ODTÜ’de: 90 imzacı var.
Ancak bu üç üniversiteden hiç kimse ihraç edilmedi. İmzacılar derslere girip çıkıyor
Demek ki imzacılar tehlike arz etmiyor. E o zaman?
Maksat üniversitelerde muhalif temizliği yapmak ve kalanlara gözdağı vermektir... Başka bir maksat sezilmiyor...
“Hayırlı işler” lafına bozulan esnafa ne diyeceğiz?
“Hayırsız işler” mi?
Akif Kökçe
RAQQA
Başkanlık sistemine geçilmediği takdirde yönetimde iki başlılık olacağından söz ediliyor... Peki şu anda kaç başlılık var... Örneğin El Bab konusunda iki haftadır Hükümet Sözcüsü başka, Cumhurbaşkanı başka, Milli Savunma Bakanı başka, Genelkurmay Başkanı başka konuşuyordu. Şimdilik! hedef şöyle belirlendi: Önce Menbiç sonra Rakka...
Menbiç’te bizi ABD ve Rusya’nın desteklediği YPG, Rakka’da ise IŞİD bekliyor. Bu serüvenin faturasını yine şehit kanıyla ödeyeceğiz. Bu arada merak.. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu... Türkiye çok tehlikeli serüvenlerin eşiğindeyken.. Sizin bu konularda hiç diyeceğiniz yok mudur? Rakka’da işimiz ne diye soramaz mısınız? Hep, her şey olup bittikten sonra mı konuşursunuz... Liderlik bu mudur?