Cumhuriyet gazetesi yazarlarıyla Ahmet Şık’ın, ardından internet yöneticisi Oğuz Güven’in tutuklanması... Son olarak Sözcü’ye yönelik operasyon.
Kimi iktidar yazarlarına göre bütün bunlar FETÖ’yle mücadeleyi sulandırmak isteyen devlet içinde hâlâ açığa çıkmamış “Kripto FETÖ’cülerin” tezgâhı... Amaçları, iktidar karşıtı cepheyi olabildiğince genişleterek bundan kendilerine hem masumiyet hem avantaj sağlamak. Nihai olarak da iktidarın sonunu hızlandırmak.
İktidarı bu oyunu görememekle eleştiriyorlar. O arada kendilerinin ne kadar demokrat olduklarını da “bilvesile” göstermiş oluyorlar.
Olay gerçekten denildiği gibi mi? Bize göre değil...
Evet, iktidar FETÖ’den rahatsız, onu olabildiğince yok etmeye çalışıyor. Ama FETÖ’cü olmayan muhalefetten de bir o kadar rahatsız. Hatta ikincisinden daha da rahatsız...
Cumhuriyet’e, Sözcü’ye de yapılan operasyonların ve genelde iktidar yanlısı olmayan basına yapılan baskının sebebi bu... “FETÖ ile mücadele” işin kamuflajı...
Geçmişte de aynı şeyi yapmışlar... Darbecileri tasfiye ediyoruz bahanesiyle asıl hedefleri olan Kemalist kadroları tasfiye etmişler... “Kumpas” ve “sulandırma” lafları iş işten geçtikten sonra gündeme gelmişti.
Özetlersek... Ortada ne FETÖ’nün iktidara yönelik bir kumpası ne iktidarın o kumpasa gelmesi var. Asıl amaç, FETÖ’yle mücadele adı altında gerçek muhalefeti tasfiye etme harekâtı...
Noktaları doğru koyalım...
OHAL “huzur ve refah tesis edilene kadar” sürecekmiş.
Amaç iktidarın huzur ve refahı olduğuna göre OHAL hiç bitmeyecek!
G.E
TİMSAH
1960 darbesinden sonra üniversitelerden atılan ve tarihe “147”ler olarak geçen akademisyenlerin durumunu hicvetmek için Haldun Taner Dostoyevski’den Türkçeye “Timsah”adlı oyunu uyarlamıştı.
Bu dönemin ihraç edilen akademisyenleri bu oyunu 27 Mayıs günü Şişli Kent Salonu’nda sahneleyecekler. Tabii oyun yasaklanmazsa...
Bu arada rakama dikkat... Devrim değil darbedir denilen 27 Mayıs’ta üniversiteden atılan akademisyen sayısı 147... Bugün atılan akademisyen sayısı bunun 30 katından fazla, yani 4500’ün üzerinde...
12 Eylül’de 1402 ile atılan tüm kamu çalışanlarının sayısı ise 5 binin altındaydı.
Bugün kamudan ihraç edilen memurların sayısı 100 bini aşıyor...
Türkiye timsahla yeni tanışıyor.
Gökçek’in itirafı!
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde dün yapılan FETÖ operasyonu sonrasında Başkan Melih Gökçek sosyal medya hesabından şu mesajları paylaştı:
“Darbe teşebbüsü sonrası Büyükşehir’den 218, EGO’dan 24, ASKİ’den 71, şirketlerden 59, ek dersli 20 kişi toplam 392 kişi açığa alındı.
Açığa alınan personel İçişleri Bakanlığı’na bildirildi ve Bakanlar Kurulu kararıyla işlemleri bitenlerin ilişiği kesildi.
En son bugün Ankara Başsavcılığı tarafından Büyükşehir ve bağlı kuruluşlarında ByLock kullanan 61 kişi göz altına alındı.
Gözaltına alınan 61 kişinin 23’ü açıkta veya ihraç edilmiş, 13 kişi ayrılmış, 3 emekli, 22 kişi ise alt düzey görevde...”
Gökçek diyor ki, ben gerçek temizliği 15 Temmuz’dan sonra yaptım, dünkü operasyonla gözaltına alınanlar önemsiz kalıntılardır...
Burada yine de bir ihmal veya suç itirafı var...
FETÖ ile mücadelede iktidarın koyduğu milat malum; 17-25 Aralık 2013’tür... FETÖ ile ilişkiyi bu tarihten sonra sürdürenler iktidara göre suçlu sayılıyor.
Melih Gökçek ne yapmış... FETÖ’cüleri 15 Temmuz’dan sonra temizlemiş.
Bu işi neden 17/25’ten 15 Temmuz’a kadar geçen 2.5 yıllık sürede yapmamış? Neden, kısa bir soruşturmayla ortaya çıkarılabilen veya zaten bilinen 392 FETÖ’cüyü 15 Temmuz’a kadar çalıştırmış? Bunun da bir izahı olmalı!
ATILIM
KHK ile işten atılmalarının ardından 76 gündür açlık grevi yapan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça için adaletin tecellisi beklenirken... İki mağdurun evleri basıldı, yakınları dövüldü, kendileri de tutuklandı... Anayasa 36. maddesinin başlığı “Hak arama hürriyeti” ibaresini taşıyor. Herkesin yargı mercileri önünde hakkını aramasını öngörüyor. Yargı çalışmıyorsa insanlar elbet açlık grevi de yapabilir. Nihayet aç kalan kendileri... Ancak anlaşılan iktidar hak aramanın hiçbir türlüsünü hoş görmüyor. Neydi AKP’nin son kongresinin sloganı:
“Her alanda atılım” “Demokrasi, değişim, reform”...
Kimin için demokrasi, kimin için reform? Onu da açıklamalılar...