Yunanistan’da seçime 3 hafta kala Başbakan Çipras pek de yabancımız olmayan bir manevra yaptı... Önce Savunma Komitesi’ni olağanüstü toplantıya çağırdı. Ardından yaptığı açıklamada AB’yi Türkiye’ye karşı yaptırım uygulamaya çağıracaklarını bildirdi. Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail, Mısır ittifakı giderek güçleniyor. ABD ve AB bu ittifakı açıkça destekliyor. Cesaret bulan Kıbrıs Rumları, Türk kıta sahanlığında petrol sondajı yapan Fatih gemisinin mürettebatı hakkında tutuklama kararı çıkardı. PKK Güneydoğu’da saldırıları sürdürüyor. Suriye’de rejim güçleri İdlib’de gözlem noktalarına saldırıyor. ABD S-400 baskısını artırıyor. Washington bizi sadece F-35 programından çıkarmayı değil, askeri ve ekonomik ambargo uygulamayı da planlıyor. Bunaltıcı sıcaklar başlıyor.
MAL
Moderatör İsmail Küçükkaya programa katılan iki adaya mal bildiriminde bulunma konusundaki düşüncelerini sordu. İki aday da teoride olumlu konuştular. Pratikte bu sözlerini ne kadar tutacaklarını zaman gösterecek.
CHP’li emektar siyasetçi Kemal Anadol bu yılın başında CHP’ye bir çağrı yaparak, belediye başkan adaylarının kendileri ve yakınlarının mal bildirimini zorunlu tutmasını önermişti. CHP’den ses çıkmadı. Tabii bu ilkeyi yalnızca CHP’nin uygulaması yetmez. Bütün partiler katılmalı. Adaylar yıllar içindeki kazançlarını, ödedikleri vergileri vs. eğer sorulursa açıklayabilmeli. Siyasi ahlak bunu gerektirir...
KEYİF
Bir köşe yazarı Arapça kelime kullanmaya özenmiş... Saniye farkıyla olup biten olayı anlatmak için araya “saniyen” sözcüğünü sıkıştırmış. Saniye Arapça ikinci demek.. Saniyen “ikinci olarak” anlamında... Dakika - saniye ile ilgisi yok.
Bir başka meslektaş “yakinen” sözcüğünü “yakınlığı” anlatmak
için kullanıyor.
Bu sözcüğün de yakınlık-uzaklık ile ilgisi yok
Yakinen, arapça “kesin olarak” anlamında kullanılır.
Ve çok yapılan bir hata...
Keyfiyet’i “keyfilik” anlamında kullanmak...
Keyfiyet “durum” anlamındadır.
Keyfilik ise kuralsızlık,başına buyrukluk,yasa dışılık...
Anlamını bilmediğimiz sözcükleri kullanmayalım...
GARSON
Kabataş’ta yol kenarında Sebil Kafe diye bir kafeye oturduk. Kendimize bir çay söyledik. O arada yaşlıca garsonla biraz sohbet ettik. 58 yaşında olup adı Mehmet Ata imiş. Ne kadar zamandır orada çalıştığını sorduk...
- Ben 35 yıldır burada çalışıyorum, demez mi?
Patronu Hasan Özkan sebili Vakıflar’dan kiralamış. 35 yıldır birlikte çalışıyorlarmış. Halinden memnunmuş.
Kafe ve Restoranlarda garsonlar üç beş ayda bir değişirken...
Bir garsonun
35 yıldır aynı kafede çalışması doğrusu bize şaşırtıcı geldi.
Kutladık hem patronu hem garsonunu...
EKSİK
İstanbul Başkan adaylarının tartışmasında ne eksik kaldı derseniz...
Trafik, su, hava kirliliği, yeşil alan, ulaşım, dikey yapılaşma gibi konular üzerinde daha fazla konuşulmalıydı.
Projeler ve finansmanı daha fazla tartışılmalıydı.