Edirne’deki 10 Kasım törenlerinde bir öğrencinin “Atatürk ilah değildir” şeklindeki provokasyonuna TELE 1 yayınında tepki gösterip, “On yıl önce bu kadar sıkı Atatürkçü değildim. Ancak yapılan hadsiz saldırı yoğunluğu karşısında bugün Atatürk ilahımdır, ona tapıyorum!” diyen gazeteci arkadaşımız Mine Kırıkkanat bir linç operasyonuna hedef oldu. İlah ve tapmak sözcüklerinin mecazi anlamda kullanıldığı açıktı ama sırf linç uğruna anlamazdan geldiler, gazeteci arkadaşımızı açıkça hedef gösterdiler.
***
Yıl 1935.. Nazilli Basma Fabrikası’nın temel atma töreninde Celal Bayar şöyle konuşuyor: - Türk milleti için Atatürk’ü sevmek daima bir ibadettir...
Celal Bayar “Atatürk’ü sevmek ibadettir” sözünü sonraki yıllarda da yeri geldikçe tekrarlayacaktır... Ancak arada küçük bir olay geçer. Sabiha Bengütaş’a yaptırılan Atatürk heykeli CHP’nin iktidardan düştüğü günlerde tamamlanmış, Celal Bayar’ın emriyle Çankaya Köşkü’nün bahçesine yerleştirilmişti. Heykelin kaidesine konulacak ibareyi de bizzat Celal Bayar yazdırır: “Seni sevmek milli ibadettir” Konu gazetelerde yayımlanınca, malum kesimler harekete geçer. Gerisini Çankaya’nın Özel Kalem Müdürü Haldun Derin’in hatıratından okuyalım:
“...Heykelin dikilmesi üzerinden çok geçmeden ibadet deyiminin yalnız Tanrı için kullanılabileceği yollu uyarmalar üzerine vecize heykelin kaidesinden yine Cumhurbaşkanı Bayar’ın emri ile silinip kaldırılacaktı.”
İnanç sömürüsü ve istismarcılık devirden devire hiç eksik olmuyor...
Zatürre aşısı...
Hekimin tavsiyesi üzerine zatürre aşısı yaptırmamız gerekti...
Bir hastaneyi arayıp aşınız var mı diye sorduk. Varmış... Ücreti de 250 lira imiş...
Aile hekiminden reçete alıp gelin, dediler... Başvurduğumuz aile hekimi hastaneye gerek yok, dedi, bu yıl yeni bir uygulama başladı, 65 üstü yurttaşlara bu aşıyı ücretsiz yapıyoruz... Aklınızda bulunsun... Özellikle 65 üstü yurttaşlar bu ücretsiz ama hayati aşıyı ihmal etmesin... Aile hekiminiz beş dakikada hallediyor...
ŞİŞİRME
Gazeteci anıları bitmez.. Son haftalarda Tufan Türenç “Babıali’nin Öteki Yüzü”, Musa Ağacık “Musa’dan Beri” adlı kitaplarıyla hoş anılar aktardılar... Bilvesile, ünlü röportaj ve gezi yazarı Hikmet Feridun Es’in bizzat anlattığı bir öyküyü aktaralım... Yıl 1928.. Afgan Kralı, Rusya üzerinden Türkiye’yi ziyarete gelmektedir. Hikmet Feridun Es, Kral’ı yolda karşılayıp röportaj yapmak üzere Sivastopol’a gider. Röportajı yapar. Telgrafla geçmek üzere postaneye koşar. Merkez dört gözle röportajı beklenmektedir. Hikmet Feridun ne görsün... Cebinde sadece iki kelimelik telgraf çekecek parası kalmıştır. Şu iki kelimeyi geçer: “Sivastopolladık, şişirin.”
Yani şişirme bir haber yapın, demek istiyor...
DİL
Türk Dil Kurumu 12 Eylül darbecileri tarafından kapatıldı.
Rotası değiştirildi, amacından saptırıldı. Böyle olunca Atatürk’ün dil anlayışı ve felsefesini sürdürmek üzere, 1987 yılında Cevat Geray’ın başkanlığında Dil Derneği kuruldu. Türk Dil Derneği, eski TDK’nın işlevlerini üstlendi. Dil Derneği her ayın son perşembe günü “Dil-Ekin” söyleşileri yapıyor.. Bugünkü söyleşinin konusu, derneğin kurucu başkanı Cevat Geray’ın anılması.. Ayrıca derneğin salonuna Cevat Geray ismi verilecek..
Saat 18’de Ankara Konur Sokak’taki söyleşiye herkes davetli.
SALLAMA
Bir merakımız da odur; bilmediğimiz kelimeleri kullanmak... Mesela: Salomanje... Gazete haberlerinde ve reklamlarda bu sözcüğe sıkça rastlıyoruz
Böyle bir sözcük yoktur... Yemek odası, Fransızcada “Salle à manger” yazılır “Salamanje” okunur, Salomanje nereden çıktı?