Atatürk Nutuk’ta diyor ki:“Baylar, padişahlıktan (saltanat devrinden) Cumhuriyet’e geçebilmek için, herkesin bildiği üzere, bir geçiş dönemi yaşadık. Bu dönemde iki düşünce ve görüş birbiriyle durmadan çarpıştı. O düşüncelerden biri, padişahlığın sürdürülmesi idi. Bu düşünceyi benimseyenler belli idi. Öbür düşünce, padişahlığa son vererek cumhuriyeti kurmaktı. Bu, bizim düşüncemizdi...”
Cumhuriyet kurulurken var olan bu çatışma sonrasında da hiç dinmedi.
Saltanat yanlıları, Osmanlı özlemcileri sonraki yıllarda kâh gizli kâh açık.. Kâh şu veya bu şemsiye altında mücadeleyi sürdürdüler. Atatürk, Cumhuriyet, laiklik, ulus devlet gibi kavramlar hep hedefte kaldı... Ülke hâlâ sonuçsuz tartışmalarla enerji ve vakit kaybediyor.
Bu ülkeye yakışan, Atatürk’ün deyimiyle ileriye, daima ileriye bakmaktır.
Atatürk’e ve onun en büyük eseri olan laik ve demokratik Cumhuriyet’e sahip çıkmak Türk milletinin tarih önündeki en büyük sınavıdır. Kurucular tarafından aynı zamanda ‘demokrasi’ anlamında kullanılan Cumhuriyet bu ulusa verilmiş en büyük armağandır. Kutlu olsun... Çok yaşasın...
Prens Selman...
Cumhurbaşkanı Erdoğan kesin kanıtlara sahip olmadığı için veya politik nedenlerle konsolosluk cinayetinde emri kimin verdiğini açıklamıyor. Ancak verdiği ipuçları ve sorduğu sorular cinayet izlerini Suudi Arabistan prensi Muhammed Bin Salman’a götürüyor.
ABD’nin etkili gazetelerinden New York Times’a mektup gönderen bir okur da:
“Cinayet emrini Suudi yöneticilerin verdiği son derece açık” dedikten sonra bu iddiasına mantıklı bir açıklama getiriyor: - Eğer cinayeti, iddia edildiği gibi 18 kişilik bir serseriler grubu, kimseden emir almadan işlemiş olsaydı, şimdiye kadar çoktan idama mahkûm olmuşlar hatta idam edilmişlerdi... Suudiler böyle durumlarda uzun uzadıya yargılama yapmaz, derhal infaza girişirler...
Cinayetin azmettiricisini böyle bir akıl yürütmeyle bulmak da mümkün görüldüğü gibi...
KAMYON
Dün Ankara’da pek çok yol bayram gerekçesiyle trafiğe kapatılmış, insanların bir yerden bir başka yere ulaşması işkence halini almıştı.
Üstelik yollar, bildiğimiz, medeni ülkelerde de örneklerini gördüğümüz türden portatif bariyerlerle değil, medeni hiçbir ülkede örneği görülmeyecek hafriyat kamyonlarıyla kapatılmıştı. Görüntü aynen 15 Temmuz darbe girişimi gecesi görüntüsüydü.
Amaç, trafiği düzenleme adı altında insanları bayramdan soğutmak, “Eksik olsun böyle bayram” dedirtmek miydi? Manzara o izlenimi verdi de...
ÖZET
Macar araştırmacı Prof. Gabor Agoston, “Osmanlı İmparatorluğu Ansiklopedisi”nde diyor ki:
“12. yüzyıldan itibaren Avrupalılar Anadolu bölgesini ‘Türkiye’ diye adlandırmaya başlamışlardı. Türkiye, Türklerin ülkesi demekti.”
DÖNER
Quora adlı ilginç internet sitesinde ilginç sorular ortaya atılıyor...
İşte öyle bir soru:
“Döneri Yunanların Türklerden çaldıkları doğru mudur?”
Bu soruya Kleonikos Tsakiris adlı Yunan vatandaşı şu yanıtı veriyor:
“Bizim gyros, Türklerin döner dediği yiyecek Osmanlı şehri Bursa’da icat edilmiştir. Bursa’da Türkler ve Yunanlar (Rumlar) birlikte yaşardı. O yüzden kimse kimseden bir şey çalmış değil. Zaten yemekleri çalamazsınız; yersiniz, seversiniz, pişirirsiniz!..”