Geçen hafta Çin’de önemli bir konferans ve toplantılar dizisi vardı; Asya Uygarlıkları Diyaloğu adlı bu toplantılara özellikle Asya ülkelerinden cumhurbaşkanları, bakanlar, başbakanlar katıldı. Çin Radyosu’nun internet sitesinde dolaşırken gözümüze ilginç bir fotoğraf çarptı. Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos da toplantıya katılmış, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşmeler yapmıştı. Peki, Türkiye’den kim davet edilmişti? Hiç kimse... Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Çin’le geçmişteki kültürel dostluğu nedeniyle davet almış, bir hafta Pekin’de toplantı ve etkinlikleri izlemişti. Kendisiyle konuştuk. Özellikle Uygur Türkleriyle ilgili sorunlar yüzünden Çin ile Türkiye arasındaki ilişkilerin soğuduğunu gözlemişti. Orada bizden resmi bir davetliye rastlamamıştı.
Ne oluyor iki ülke arasında?
Türkiye, Uygur Türklerine kötü davrandığı için sık sık Çin’i suçluyor.
Çin ise ABD’nin önlerini kesmek amacıyla CIA eliyle dünyaya sık sık yalan haber ve fotoğraflar yaydığını, Türkiye gibi ülkelerin de bu kampanyaya alet olduğunu iddia ediyor. Son olarak Uygur sanatçı Abdürehim Heyit’in ‘işkenceyle öldürüldüğü’ iddiaları bizim resmi devlet sitelerinde yer aldı. Çin Heyit’in canlı videosunu yayınladı. Buna rağmen haber bizim devlet sitelerinden kaldırılmadı. Çin’in özellikle bu son olaya tepki gösterdiği biliniyor. Çin sıradan bir ülke değil. Geleceğin dünya lideri. Kuşak Yol projesini geçirdiği ülkelere milyarlarca dolar kredi veriyor, yatırım yapıyor. Örneğin, Yunanistan’a yaptığı yatırımlarla Pire Limanı’nı Akdeniz’in ticaret üssü haline getirdi. Biz konum olarak Çin yatırımlarına en uygun ülkeyiz.
Halen Rusya üzerinden geçen İpek Yolu doğal olarak Anadolu’dan geçecekti. Ancak ikili sorunlar yüzünden Kuşak Yol projesinin dışında kaldık. Peki, tepki ve sertlik politikamız Uygur sorununun çözümüne katkıda bulundu mu? Hayır. Sadece bozuştuğumuzla kaldık. Oysa Çin’le aramızı iyi tutsak, herhalde hem kendimize hem Uygurlara daha faydalı olurduk.
Çin, geleceğimiz açısından çok önemli bir ülke. Bunun farkına varmamızın zamanı geldi, geçiyor...
EKMEKÇİ
Gazeteci Mustafa Ekmekçi 21 Mayıs 1997’de aramızdan ayrılmıştı. Ölüm yıl dönümünde onu bir kez daha saygıyla anıyoruz. Ekmekçi, demokrasi, Cumhuriyet, laiklik, insan hakları kavramlarına büyük duyarlıkla sahip çıkan, kelle koltukta görev yapan bir kalemdi.
Cumhuriyet’teki “Ankara Notları” özellikle darbe dönemlerinde yıldız gibi parlardı. Cesareti ve tevazuu şaşırtıcıydı. Darbe günlerinde bir gazeteci sormuştu:
- Ağabey bu cesur yazıları nasıl yazıyorsun?
Ekmekçi’nin cevabı:
- Korka korka!
Nur içinde yatsın...
KONUK
Başakşehir’de bir TV muhabiri yoldan gelip geçene soruyor:
- Belediye seçiminde kimi oy vereceksiniz?
- Ben Suriye, diyor biri ve adeta kaçıyor.
Öteki:
- Ben bilmiyor Türkçe, diyerek geçiyor.
Bir başkası:
- No Turkish, diyor.
Televizyon muhabiri Türk’e ve Türkçe bilen birine rastlayamıyor...
Kadıköy, Taksim gibi kalabalık yerlerde dolaşırken de etrafınızda konuşulan dillere bakıyor, aynı yabancılaşmayı gözlüyorsunuz
Bunlar turist falan da değil. Sürekli misafirler...
Bizim merakımız:
- Türkiye’nin nüfusunu karışık hale getirmek bilinçli bir politika mıdır?
- Yoksa sadece koşullara teslim olmanın sonucu mudur?
Kim söyleyecek?