Son haftalarda huzur ve barış konusunda olumlu örnek olabilecek bir siyasi davranışa hep birlikte tanıklık ettik.
Yeni Zelanda’da Müslümanlara yönelik terör vahşeti karşısında Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’in izlediği tavır bütün dünyanın dikkatini çekti, herkesten alkış aldı.
Ardern, vahşi teröre karşı “şiddet karşıtı” bütün toplulukları siyasi ve dini görüşlerine bakmaksızın yanına çağırdı, kurbanların acısına herkesi ortak etti. Olayın yarattığı kin ve intikam duygularını dindirdi. Gündemi sakinleştirdi. Kimseyi küçümsemedi. Halkı kışkırtacak, onları birbirine düşürecek kavramlardan özenle kaçındı.
Siyaset, güç gösterisine yönelmeden, ortam gerilmeden, demokrasinin gerektirdiği ortaklıklar kurularak sürdürülebilir... Böylesi biraz zor yoldur ama sonunda hem yönetenler hem yönetilenler mutlu olur. “Türkiye ittifakı” bu açıdan bakıldığında iyi bir slogan. İçi samimiyetle doldurulursa toplumsal gerilimi azaltabilir, siyasi iklimin yumuşaması yolunda çok önemli bir adım olabilir.
Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk atan saldırgan siyasi tartışmalardan etkilendiğini bizzat itiraf etti...
Bu itiraf “siyaset”e, bundan sonra izlenmesi gereken yatıştırıcı yolu da gösteriyor. Bir barış ittifakına her zamankinden çok ihtiyaç var.
Yalnız adam...
Yalnız adam...
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde çoğunluk malum; Cumhur İttifakı’nın elinde...
O nedenle başkan yardımcılıklarına AKP’li isimler seçildi
Ayrıca 10 divan katibinin tümü AKP’li...
Komisyonlarda da AKP 5 - 4 çoğunlukta...
Komisyon başkanlıklarına belli ki, AKP’li üyeler seçilecek.
Meclis Genel Kurulundan CHP’nin getireceği kararların geçmesi de zor mu zor.
Özetle... Büyükşehir Belediyesinin hemen her platformunda Başkan İmamoğlu’nun karşısında bir muhalefet çoğunluğu mevcut... İmamoğlu bu çoğunluk önünde tıkanıp kalacak mı? Önünü açmak için ne yapacak? Merak konusu...
YORUM
NTV yayınında 14-15 yaşlarında bir kız öğrenciye “Akademik olarak hayalin nedir?” sorusu soruluyor. Öğrenci:
- Ben Almanya’da Köln Üniversitesi’nde tıp okumak istiyorum, sonra da belki Alman vatandaşı olurum, diyor...
Sosyal medyada bu durumun sorumluları tartışılırken...
Prof. Burhan Kuzu şu yorumu yapıyor:
“Türkiye’yi terk edip, Almanya’da okumak ve sonrasında Alman vatandaşı olmak isteyen o yavrumuza bugüne kadar Türkiye’yi öcü gibi gösteren, Türkiye’yi sürekli Avrupa’ya şikâyet eden yıkıcı muhalefetimizdir. Çocuklarımızın umutlarınızı tükettiniz Kemal Bey.
Çok yazık.”
KÜFÜR
Direksiyon başında en çok küfredenler kimlerdir?
Avrupa’da 11 ülkeyi kapsayan bir araştırma yapan Vinci Enstitüsü, Yunanların bu konuda başı çektiğini saptamış. Ankete göre, Yunan sürücülerin yüzde 71’i direksiyon kullanırken diğer araç sürücülerine küfrettiklerini itiraf etmişler. Tabii küfürler karşı tarafın duymayacağı şekilde ediliyor. Yoksa kan gövdeyi götürürdü...
Bizde bu oran yüzde kaçtır bilmiyoruz. Ancak anket yapılsa Yunanistan’ı rahatça sollayacağımızı söyleyebiliriz.
Bu arada Yunan sürücülerin yüzde 45’i de direksiyonda cep telefonu kullandığını itiraf etmiş...
YAVER
Yaver ve emir subayı... Bu iki unvan sık sık birbirine karıştırılıyor.
Muhtesip adlı internet sitesinde bu konuda açıklayıcı bilgi gözümüze çarptı. Aktaralım:
“Cumhur-başkanı’nın yaveri, Genelkurmay Başkanı ve bazı kuvvet komutanlarının emir subayı olur. Yaverlik sistemi sadece Cumhurbaşkanlığı’nda bulunur. Genelkurmay başkanının yaveri bulunmaz.
1920’den bu yana var olan yaverlik sistemi kapsamında Cumhurbaşkanlığı’nda bir başyaver, 4 de yaver bulunuyor. Cumhurbaşkanının her adımda yanında olan başyaver, makam aracına binen tek isimdir.”