Fıkra gibi gelecek ama değil..
Olay gerçek.. Bir arkadaşım tanık olmuş..
Cumartesi günü İstinye pazarının girişine karşılıklı iki stant kurulmuş..
Birinde evetçiler var..
Diğerinde hayırcılar..
Pazara gelenlere broşür dağıtıyorlar.. Propaganda yapıyorlar..
Biri neden evet denmesi gerektiğini anlatıyor, öteki neden hayır denmesi gerektiğini..
Hır yok, gürültü, yok, bağırış çağırış yok..
Son derece medeni..
***
Öğle saatlerine doğru, evet standına bir adam yaklaşır.. Görevliler broşür vermek ister..
Adam; ‘İstemem. Kararımı verdim. Ben Başbakan’ı çok seviyorum’ der ve sorar:
‘Siz sevmiyor musunuz?’
Evetçilerin yüzü güler; ‘Tabii biz de çok seviyoruz’ derler..
Adam devam eder; ‘Ulaştırma Bakan’ıyken yaptıkları unutulacak gibi değil. Bölünmüş yollar onun eseri, hızlı tren, Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü. Her ile havaalanı yaptı. THY’yi halkın havayolu yaptı.’
***
Evetçiler adamın konuşmasını başlarıyla onaylarlar..
Hem de evet evet diyerek pekiştirirler..
Adam devam eder; ‘Başbakan olarak da başarılı işlere imza atıyor. Haksız mıyım?’
Evetçiler ‘haklısın’ diyerek bir kez daha onaylar; ‘Gece gündüz çalışıyor, başarılı performans sergiledi’.
***
Adam son noktayı koyar; ‘İşte bu nedenle hayır diyeceğim. Başbakan’ı seviyorsanız, başarılı buluyorsanız siz de hayır deyin de yerinde kalsın..’
Evetçiler donup kalır..
Adam yürüyüp gider..
Beşiktaşlı olmanın dayanılmaz rahatlığı
Pazar günü Fenerbahçe’nin maçı vardı.. 90+1’de attıkları golle üç puan aldılar..
Pazartesi Galatasaray’ın maçı vardı.. Onlar da 90+6’da attıkları golle kazandılar..
Beşiktaşlılar iki maçla da ilgilenmedi..
Beşiktaşlılar iki maçın da sonucunu merak etmedi..
Beşiktaşlıları iki ezeli rakibinin aldığı sonuç ilgilendirmedi..
Çünkü..
Beşiktaş birine on, ötekine on iki puan fark attı..
Beşiktaşlılar bu aralar, Beşiktaşlı olmanın
dayanılmaz rahatlığını yaşıyor..
Keyfini çıkarıyor..
Mugalatanın sınırı olmalı
İktidar kesimi iki tür politika yürütüyor..
BİR: Hayırcıları suçlayarak.. Onları PKK’lı, FETÖ’cü, IŞİD’çi darbeci, 15 Temmuzcu gibi göstererek..
Öcüleştirerek..
Buna negatif propaganda deniyor..
***
İKİ: Anayasa değişirse olacakları abarttıkça abartarak..
Mugalatanın sınırlarını zorlayarak..
Buna da pozitif propaganda diyorlar..
Ticaret Bakanı’na göre, sistem değişince bakın neler olacakmış neler..
- Yeni sistem refah ve zenginlik getirecekmiş..
- Ticaret gelişecek, yatırım potansiyeli artacakmış.
- Ulaşılan pazar sayısı artacakmış.
- Milli gelir 11 bin dolardan 25 bin dolara çıkacakmış..
- Ekonomide siyasette, sosyal hayatta her alanda gelişmenin önü açılacakmış..
- Orta kesim ön plana çıkacak, orta gelir tuzağı son bulacakmış..
***
İster inan, ister inanma ama ekonomi adeta uçacakmış..
Hepsini bir kenara bıraktım..
Sorum şu; 25 bin dolara nasıl çıkacağız?.
Kişi başına gelir 2008 yılında 10 bin dolar seviyesine geldi.. Güçlü tek parti iktidarına rağmen. Devletin zirvesindeki süper uyuma rağmen, orada takıldı kaldı.. Hatta 9 bin dolara düştü..
Elimizi kolumuzu kim tuttu da sekiz yıldır yerimizde sayıyoruz..
Avrupa’ya tokat!.
Soruyorlar; 16 Nisan’da Avrupa’ya tokat atmaya var mısınız?
Anlamadığım şu..
- Referandumu Avrupa’ya tokat atmak için mi yapıyoruz?
- Başkanlık sistemine geçersek Avrupa’ya nasıl tokat atmış olacağız?
- Avrupa’ya attığımız tokat bize ne kazandıracak?