Deniliyor ki; Türkiye ilk defa bu tip seçimle karşı karşıya..
Artık bir partiyi değil, bir kişiyi seçecek.. O kişi beş yıl boyunca ülkeyi yönetecek.. Eskiden de lider belirleyiciydi, eskiden de liderin performansı önemliydi ama sonuçta partiye oy veriliyordu..
24 Haziran’da iki ayrı oy vereceğiz..
Biri ülkeyi yönetmesini istediğimiz adaya, diğeri Meclis’te güçlü olmasını istediğimiz partiye..
Partiye verilen oy, cumhurbaşkanı adayına..
Cumhurbaşkanı adayına verilecek oy partiye gitmeyecek..
***
Yine deniliyor ki; yeni rejimin nasıl olacağı konusunda deneyimlimiz yok..
Seçmen ilk defa böyle bir seçimde oy kullanacak..
Tercihini neye göre yapacağında zorlanabilir..
Bir de ittifaklar oluşuyor.. Seçmenin kafası iyice karıştı..
***
Bunları söyleyenlerin savı şu.. Seçmen, yeni rejimi, yeni yönetim sistemini bilmediği için tercih yaparken zorlanacak..
Mesela milletvekilleri kampanyaları sırasında vaatte bulunamayacak.. Bize oy verirseniz, şunu yapacağız, bunu yapacağız diyemeyecek.. İline, ilçesine, köyüne gidip beni seçerseniz, şunları yapacağız diye söz veremeyecek..
Çünkü.. 24 Haziran’da seçilen milletvekillerinin yürütmeyle ilgisi olmayacak.. Onların işi yasa çıkarmakla sınırlı olacak.. Yasamayı ayrı oy pusulasına, yürütmeyi ayrı oy pusulasına mühür vurarak seçeceğiz..
Seçmen adına zor bi seçim olacak..
***
Ben tam tersini düşünüyorum.. 24 Haziran seçimiyle yeni rejime (başkanlık modeli) resmen geçeceğiz ama fiilen çoktan geçtik..
Partili Cumhurbaşkanı modeliyle geçen yıl geçtik.. 21 Mayıs 2017 tarihinde Erdoğan’ın yeniden AKP’nin başına geçmesiyle yeni rejim fiilen başladı.. Zaten Cumhurbaşkanı da o kongrede yeni bir döneme girdiğimizi ilan etmişti..
***
Gelelim seçmenin işi kolay meselesine..
Seçmen bir yıldır uygulanan fiili başkanlık modelinden memnunsa, cumhur ittifakına ve ittifakın adayına..
Memnun değilse, muhalefet partilerinden birine ve adayına oy verecek..
Memnun olanlar/olmayanlar tasnifi yapılacak..
Israrla bu seçim 16 Nisan referandumunun ikinci turu olacak demem bundan..
LİKYA YOLUNDA MUHTEŞEM MANZARA
Likya yolunda yürüyüş yapmanın çok keyifli olduğunu duymuştum ama yürümek kısmet olmamıştı..
Atlas dergisi/Camp Columbia Likya yolu yürüyüşü düzenleyince koşa koşa gittim..
Kaçırılmayacak fırsattı..
Çünkü insanın tek başına yapacağı bir iş değil..
***
Birinci gün Fethiye çevresinde altı, ikinci gün dokuz kilometre yürüdük.. Resmen keçi yolu dedikleri yoldan..
Bazen patikada, bazen ormanın içinde, bazen kuruyup düşen cam yapraklarının üzerinde, bazen kayaları aşarak, bazen devrilen ağacın altından geçerek, bazen üstünden atlayarak..
Doğayla iç içe, zaman zaman doyumsuz manzaraya baka baka..
***
Rehberimiz yürüyüş denilince akla ilk gelen isimlerden Ersin Demirel’di.. Bol bol sohbet ettik..
Maalesef Türkiye tam organize olmuş değil.. Fethiye’ye tatile gelen, bir günümü de böyle Likya yolunda geçireyim dese katılacağın organizasyon yok..
Acenteler büyük gruplara hizmet veriyormuş..
Büyük eksiklik!.
Ersin Demirel ‘Dünyanın her yerinde günlük turlar var, biz de yok’ dedi..
Geç kalmışız.. Bizde de olmalı..