‘70’lerin Anadolu sound’u bugün de farklı şekillerde karşımıza çıkmaya ve şaşırtmaya devam ediyor. Hollandalı ve Türk müzisyenlerden oluşan “Altın Gün” ilk uzunçalarını geçenlerde yayınladı
Müzisyen Jasper Verhulst, Anadolu pop sound’uyla tanıştığı andan itibaren ona tutkuyla bağlanıyor. Araştırıyor, araştırdıkça merakı ve hayranlığı artıyor. Bir noktada tamamen ‘70’lerin Türk müziğine odaklanan bir grup kurmaya karar veriyor. Hollandalı ekibe Facebook’a verilen bir ilana başvuran iki Türk de katılınca “Altın Gün” ortaya çıkıyor. ‘70’lerin Anadolu pop/rock ve saykodelik sound’larını iyi analiz etmiş bir ekip bu. Müzikleri her ne kadar o yılların şarkılarını yine o yılların sound anlayışına göre yeniden üretmekten ibaret gibi dursa da o kadar basit değil. Kendi çağdaş dokunuşları ve tertemiz sound’ları hayranlık uyandırıyor. Hakikaten bu grubun müziğini dinlemek, 70’lerde gerçek müzisyenlerin cayır cayır enstrüman çaldığı, bilgisayarın ve programların işin içine henüz girmediği, her şeyin insan dokunuşuyla insan elinden çıktığı günlerin özel atomosferini hatırlatıyor.
“Altın Gün”ün “On” isimli albümünü dinlerken, bir yandan da Jasper Verhulst’a ulaştım. Kafamdaki soruları sıraladım. Kısa bir soru cevap yaparak bu ekibi size de tanıtmak istedim. Altın Gün, basta Jasper Verhulst, gitarda Ben Rider, perküsyonda Gino Groeneveld, klavyeler, saz ve vokallerde Erdinç Ecevit Yıldız, vokallerde Merve Daşdemir, davulda Nic Mauskovic’ten ibaret. Yaz boyunca Avrupa’da pek çok irili ufaklı festivalde çalacaklar.
- Nasıl bir araya geldiniz?
Ben (Rider) ve Nic’i (Mauskovic) Jacco Gardner ekibinden tanıyordum zaten. Gino Hollanda’nın tanınmış gruplarından Jungle By Night’ta çalıyordu. Merve ve Erdinç ise Facebook’tan bana ulaştılar. Bir Türk saykodelik folk grubu kurmak istediğimi belirttiğim bir post koymuştum. Seçmelere gelen ilk iki kişi onlardı ve ikisiyle de tanıştığımız an itibarıyla çok iyi anlaştım. Kendimi çok iyi hissettim.
- Tam olarak tarzınızı nasıl tanımlarsın?
Türk standartlarını, geleneksel halk şarkıları ve türküleri ‘70’li yılların müzikal evreninden esinlenen bir anlayışla yorumluyoruz. Saykodelik rock, funk disco gibi türlere odaklanıyoruz.
- Anadolu sound’unda size ilginç ya da benzersiz gelen nedir?
‘70’li yılların Türk pop ve saykodelik sound’una bayılıyorum. Bu dönem müziklerinde yeni sound’ların geleneksel Türk müzikleri ve enstrümanlarıyla bir araya geldiği benzersiz bir “mix” var.
- Hangi sanatçılardan etkilendin? Anadolu sound’unu kimlerden dinleyerek benimsedin ve sevdin?
Açıkçası benim ‘70’lerin Türk müzikleriyle ilk tanışmam Finders Keepers şirketinin yeniden bastığı Selda Bağcan albümleri sayesinde oldu. Bunları dinlediğim andan itibaren döneme ait albümleri araştırmaya başladım ve ne bulduysam dinledim. Düzenli olarak İstanbul’daki plak dükkanlarını dolaşmayı, plakları karıştırmayı ve Bağcan’a kıyasla daha “karanlık” müzikleri arayıp bulmayı seviyorum. Bilinen isimler dışında bazen sadece tek bir albüm yapmış ya da bir single’ı bulunan o kadar fazla yetenekli isim var ki şaşırmamak elde değil. Bu şekilde bu kadar fazla isim olmasını çok ilgi çekici buluyorum. Bunların yanında Arif Sağ ve Zafer Dilek gibi isimlerin o günlerde pek çok prodüksiyonda yer aldıklarını görmek de ilgi çekici.
- Müzik yaparken genel anlamda nelerden kimlerden esinleniyorsun?
Ben ‘60’ların ve ‘70’lerin müziğini ve sound’unu seviyorum. Bununla birlikte daha karanlık ve hüzünlü bulduğum 50’lerin Rockabilly’sini ve ‘80’lerin new age’ini de severim. Her dönemde dünyanın farklı köşelerinde yapılmış şahane müzikler bulmak mümkün. Sanırım zayıf noktam ‘70’lerin Türk müziği ile ‘70‘ ve ‘80’lerin Bollywood’u.
- Türkiye’den adı geçen sanatçılarla ya da başka isimlerle temasa geçtin mi?
Hayır. İşin aslı en büyük esin kaynağım plak dükkanlarını dolaşmaktı. Dükkan sahipleri ve satıcılar müziğimizin ortaya çıkmasını sağlayan çok sayıda harika plağı önümüze koydular.
- Albüme dair neler söylemek istersin?
Albüme sadece kendi düzenlemelerimizi koyduk. Konserlerde “Yekte”yi mutlaka çalıyoruz. Ama Alpay versiyonunu. Bunu albüme koymadık. Ben Türkçe bilmiyorum ama ekipteki iki Türk sözler konusunda son sözü söylediler. Bazen şarkılarla çıkageldiler, bazen de ben bir şarkıyı onlara sundum. Aranjmanları hep grup olarak birlikte yaptık. Çok fazla şarkı üzerinde çalışıyoruz canlı performanslarımızda pek çoğunu çalıyoruz ama albüme maalesef sadece belirli sayıda şarkı girebiliyor.
- Çaldığınız festival ve konserlerde nasıl tepkiler geliyor?
Şu ana kadar şahane bir kitle oluştu. Dans eden ve müziğimizle coşan bir kitle. İzleyiciler arasında Türkler varsa özelikle şarkılar hep bir ağızdan söyleniyor. Özellikle de “Halkalı Şeker”.
- “Best of It” (feat. La Roux) - Whyte Horses: La Roux’nun müthiş etkileyici, duyar duymaz “80’s revival” etkisi yapan vokalleri ve indie folk ancak bu kadar güzel bir araya gelebilirdi.
- “Teenage Phantasy” - Jorja Smith: Klasik soul’a günümüzde hayat veren isimlerden en genci ve yenisi İngiliz şarkıcı Jorja Smith’in yeni single’ı.
- “You Don’t Know” - Leon Bridges: Soul vokali Bridges, “soul revival”ın en şahane isimlerinden bir oldu. Bu şarkı ezber bozuyor.
- “Delphine” - Kadhja Bonet: Kadhjat Bonet yeni nesil R&B vokalleri arasında dikkat çekenlerden. Geçen hafta internette paylaşılan balad modern minimal bir sound’a sahip.
- “All The Way Live” - The Go! Team: “Semicercle” isimli yeni albümden nefeslilerin ön plana geçtiği ‘70’lerin funk ve siyah müziğine selam çakan epik ve coşkulu bir dans şarkısı denemesi.