Birileri kronik muhalif alışkanlığıyla hep kendi penceresinden bakarak yazıyor ki:
“İznini aldığınız o askeri sınırdan bir kilometre içeri sokabilir misiniz?”
Ve devam ediyor:
“Türkiye’nin imajı hem dünyada, hem Arap âleminde dip yapmış durumda.”
Başkalarının gerekçelerini de bize doğruymuş gibi sıralıyor:
“Osmanlıcılık, Turancılık hayalleri bütün bölgede şüpheli gözlerle izleniyor...”
Türkiye’yi Batılıların bakış açısıyla değerlendiren bu kronik muhalifler 35 yıldan beri Barzani’ye, Esed ailesine ve terörü finanse eden Batı’ya, daha da ötesi, Amerika’ya tek bir laf etmedi...
Suriye, Bekaa Vadisi’ni PKK’ya...
Ve başındaki eli kanlı teröriste Şam’da malikâneleri tahsis ettiğinde...
Batılı ülkeler silah sevkiyatını sağladığında...
Amerika ise kurup, besleyip, büyütürken ve sonunda da paketleyip bize verdiğinde...
İtalya üç ay boyunca terörün başını Roma’da ağırladığında tek kelime yazıp çizmediler!
Kafaları ve yürekleri hep Küba’daki Che’de kalmış...
Peki, sınırlarımızın ötesinden 35 yıldan beri gelen teröristler bu ülkede kuş mu avlıyordu?
Ve şehit düşen bir tek Mehmetçik’in, polisin, öğretmenin hikâyesini yazmadılar.
Bir şehit annesinin dramını yazıp çizmeyi aklına getirmediler.
Ama bu sarı kurtların hepsi eşkıyalarla röportaj yapmak için Kandil Dağı’nı su yoluna çevirdiler...
Unutmadık bu ihanetleri...
Bu ve bunlar gibi sarı kurtlar hayatımızın her alanına sızmış durumdalar...
Ve bir haftadan beri New York’tayız...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bazı bakanlarla birlikte TÜRKEN’in akşam yemeğine katıldığımızda da bu sarı kurtları görünce geleceğe dair umutlarımı yitirdim.
Yemeğin ev sahibi TÜRKEN’di.
Yani Amerika’da eğitim gören veya gitmek isteyenlere sahip çıkmak, yurt sorunlarını çözmek amacıyla kurulmuş bir dernek...
Sadece Türk öğrencilere değil dünyanın hemen her yerindeki Müslüman öğrencilere de hizmet veriyor...
Yemekte dikkatimizi o kadar çok şey çekiyordu ki...
TÜRKEN Derneği’ne bağışta bulunanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yuvarlak masasında oturmaktaydı.
Bağışta bulunmayan sarı kurtlar ise diğer masalarda oturmaktaydı...
O sarı kurtlar otuz beş yıldan beri hiç değişmiyorlardı.
Merhum Özal’dan beri hep aynı oyunu oynadıklarına şahidiz.
Devlet adamlarıyla birlikte çekilen bir kare fotoğrafta yer alabilmek için her türlü taklayı atıyorlar ama ceplerinden de kuruş çıkmıyor...
Bir kare fotoğrafta yer alabilmek uğruna gösterdikleri mücadeleyi biraz da öğrencilere yardım işinde gösterebilselerdi değiştiklerine inanacaktık...
Ki salonda gördüklerimizin çoğunluğu ise daha düne kadar FETÖ’nün dizinin dibinden ayrılmıyorlardı.
Ne olduysa bir günde tövbe ettiklerini söyleyip siyasi iradeyi inandırmayı başardılar...
Bu sarı kurtların bin bir suratla dolaşmalarına biz alıştık da siyasi irade bunlara hâlâ nasıl inanabiliyor, bir türlü anlayabilmiş değiliz...
Diyoruz ki bu sarı kurtlar pirincin içindeki beyaz taş gibidir.