Birileri ülkenin son yüz yılındaki dönemeçlerini oturup yazsa nelerden geçip geldiğimiz daha iyi anlaşılacak...
Yalnız, gizli arşivleri paylaşmak şartıyla...
***
Edebiyatçılar, gazeteci, yazarlar ve akademisyenler oturup kimlerin hangi ihanetlere imza attığını yazmadan nereden nereye geldiğimiz anlaşılmayacak...
Yüz yıllık yalnızlığımız ortaya çıkmayacak.
Üniversiteler konserlerle piar yapıp duracaklarına, yüz yıllık ihanetlerin araştırmalarını yaptırmalı yüksek lisans öğrencilerine...
Ya da düşünce kuruluşları ve araştırma kuruluşları...
Yoksa herkes kendince bir Batı ve Amerika tutturmuş ama perdenin arkasında ne olup bittiğini bilen yok...
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan sürekli söylüyor:
- Yerli ve Milli!
Lakin günlük yaşadığımız hayatın içinde Yerli ve Milli olmanın karşılığı sıfır...
Ve Yerli, Milli kalmadıkça, ne ihanetlere, ne iftiralara ve ne oyunlara yenik düşüyoruz bilinmiyor...
***
Raydan çıkmış trenler bir kere...
Trenlerden düşmemek, ağaçlar gibi ayakta kalabilmek ve ölebilmek, yalana teslim olmadan “adam gibi adam” kalarak yaşayabilmek her geçen gün biraz daha zorlaştırılıyor...
Lakin inadına yaşamak gerek...
Çünkü içimizde bir dava içerisinde hâlâ kişisel oyunlara yenik düşüyoruz...
Ve kişisel beklentilerini sıfıra indirgemeyen, gelecek kaygısı taşıyan, sürekli var olabilmek uğruna istikbal hesapları yapanlarla bir arada yaşamaya çalışıyoruz...
***
Ve bu trenleri raydan çıkartanların arasına para sihirbazları, iş dünyası, medya, aydınlar ve sokaktakiler de dâhil olunca, artık iyimser olamıyoruz.
Oyun içinde bin bir oyun oynanıyor!
Komşusuyla, dostuyla ve dava arkadaşıyla geçinemeyenlerin artık her şeyinden şüphe eden bir hale gelmemizin sorumsuzluğuna ait faturaların sahibi kimler, belli değil hâlâ...
Ayrıntılarını bilmediğimiz kavgalara ve savaşlara taraf olanların mağduru bizleriz...
Neylersiniz ki raydan çıkmış trenler...
Ve ihanetlere gebe bırakılmışız...
Uzak bir yerlerde, bilmediğimiz adreslerde yaşayanlara teslim olmuş kalabalıklara dönüşmekteyiz her gün biraz daha...