Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hain bir akşamın ardından bir yıl geçti...
Bu ülke bin yıldan beri içindeki yılanlara yenik düşüyordu.
Yeni bir defter ve yeni bir sayfa açılmıştır artık bu topraklarda.
Ve belki de ilk defa halk sokaklara çıktı, “Yeter artık” diyerek kendi destanını bir daha yazdı.
Bu destanın adı; Köprübaşı’dır...
*
60, 71, 80 darbelerine beklenen, ağır tepkiyi veremedi.
Belki de emir komuta zinciri oluşundandı ama darbelere halkın direniş göstermesinin kırılma tarihi
15 Temmuz akşamı oldu.
*
Halkına ateş açan asker kılıklı eli kanlı hainleri de öteki âleme gitmeden görmüş olduk.
Millet, içimizdeki hainleri vergisiyle, sevgisiyle yıllarca beslemiş.
Bin bir surat gibi kendilerini gizleyebilmişler...
Devletin her birimini uyutmuşlar.
İhanetle büyütülmüşler.
Demek ki devlet kurumları personel yapılanmasını yaparken adil olacak, aidiyet duygusu yüksek kişileri seçecek, siyasi kadrolaşmalara da asla izin vermeyecek...
Ve her tür duygudan yoksun olacak.
*
Alnı secdeye gelen bir cemaat Amerika ve Batı’nın kucağına oturmuş.
Biz yıllarca direndik, bunların bin bir suratını anlattık.
En tepelere isyan edercesine “Allah, bunların ihanetini ikimize de göstermeden canımızı almayacak” diye haykırmıştık!
Korkmadık bu paralel yapıdan...
Her türlü marazi ve gizli oyunlarına rağmen bıkıp usanmadık.
*
330 ByLock’çu gazeteci varmış.
İsimlere bakıyoruz, nedense birçoğuna şaşırmıyoruz.
Hepsi de içten pazarlıklı, yarı deli yarı akıllı ve duygusuz, ifadesiz yüzler topluluğu gibiydiler sanki.
Hepsi de ruhunda kini, nefreti ve öfkesiyle dolaşan ölü yüzlere benziyorlardı.
Birçoğunu tanıyorduk çünkü.
Ülkede; devlet ve millete çalışan istihbarat örgütlerimizin de hiç olmadığını da hain akşam sayesinde anlamış oluyorduk.
Devlette süreklilik esastır sözü bir masalmış.
Derin devlet lafı da büyük bir yalanmış.
*
Bir ihanetin, aldanmış ve aldatılmışlığın üzerinden bir yıl geçti.
O ihanet farkında olmadan bize çok şey öğretmiş.
Ve her gülen yüze gülemiyoruz.
Her ağızdan çıkan söze inanmıyoruz.
Kimsenin açık ya da kapalı olduğuna aldanarak da.
Namaz kılıp kılmadığına da.
Çünkü herkesin bir hesap defteri ve kitabı varmış meğerse.
Daha da ötesi, hemen hepsi uzaktan kumandayla yönetilmekteymiş.
Bir meczup ve örgütü tarafından...
*
Bu ülkedeki işadamı da bu hain yapı sayesinde az palazlanmadı.
Anlıyoruz ki bu ihanet denizine girmeyen, yıkanmayan ve abdest almayan kalmamış gibi.
Bizim gibi yüreği yanık, dünyevi beklentilerini sıfıra indirgeyerek yaşayan birkaç deli yürek de bugün bu ihanet denizini kurutmaya çalışıyor...
Özetle, bütün şehitlere Allah’tan rahmet diliyorum.
Ve kalanlara sabır.
*
Dün, Köprübaşı’nda bu destanın birinci yıldönümüydü.
Unutmayalım...
Unutturmayalım...