Batı medeniyetini çöküşe götüren nedenin ne olacağını araştıran bilim adamlarıyla görüşen BBC Muhabiri Rachel Nuwel’in yaptığı röportajlarda ilginç analizler var...
Geçmişteki örneklerin gelecek açısından da ipuçları sunabileceğini belirten uzmanlara göre örnek ise, Roma İmparatorluğu’nun yükselişi ve çöküşü.
ABD’nin Utah Üniversitesi’nde çevre ve toplum profesörü Joseph Tainter diyor ki:
“Roma’nın çöküşünden çıkarılacak en büyük ders, karmaşık yapının maliyetinin yüksekliğidir.”
“Karmaşık Toplumların Çöküşü” kitabını da yazan Tainter şunları belirtiyor: “Fizikte olduğu gibi, toplumda da karmaşık bir sistemi korumak için enerji gerekir. Üçüncü yüzyılda Roma sürekli büyüyor, bunlar kendi maliyetini de getiriyordu. Sonunda bu karmaşık yapıyı sürdürecek mali olanaklar kalmadı.”
“Batılı toplumların karşı karşıya olduğu sorunları çözmeye yönelik karmaşık yatırımlar bir noktadan sonra mali zayıflığa ve böylece çöküşe yol açabilir” diyen Tainter, imparatorluğu çöküşe götürenin, savaş değil, mali zayıflıklar olduğunu belirtiyor.
***
Roma ile paralellik kuran Dixon ise Batılı toplumların çöküşü öncesinde de nüfus ve kaynaklar bakımından bir geri çekilme yaşanacağını düşünüyor...
Çatışmalar ve doğal felaketler sonucu yoksul ülkeler dağılırken, bu bölgelerden göçen insanlar daha güvenli bölgelere sığınmaya çalışacağından büyük bir göç dalgasının yaşanacağına inanan Dixon diyor ki:
“Batı toplumları milyarlarca dolarlık duvarlarla, sınır güvenlik önlemleriyle bunu sınırlamaya çalışacak!”
Ve daha otoriter ve popülist bir yönetim tarzı gelişecek.
Dixon’a göre, “Bu, ülkelerin üzerindeki baskılara karşı geliştirdiği bir bağışıklık sistemi tepkisine benziyor”.
***
“Bu arada, zaten bu tür zayıflıkları olan Batılı toplumlarda zengin ile yoksul arasında büyüyen uçurum da toplumu içeriden istikrarsızlığa sürükleyecek” diyen Randers ise şunları söylüyor:
“2050’de ABD ve İngiltere iki sınıflı toplumlara dönüşecek: Küçük bir seçkinler grubu rahat bir yaşam sürerken, çoğunluğun hayat koşulları kötüleşip zorlaşacak.”
Korku ve hoşnutsuzluk arttıkça insanların din, ırk, ulusa dayalı kendi grup kimliklerine daha çok sarılacağını belirten Dixon diyor ki:
“Kitlesel şiddetin psikolojik ve sosyal koşullarını oluşturuyorsunuz böylece!”
Sonunda bölgesel şiddet patladığında veya başka bir grup ya da ülkenin işgali olduğunda çöküşten kaçmak zorlaşacaktır.
Bugün Suriye’nin hali ortada...
Katar ve İran’ı kıskaca alma oyunları da.
Batı’nın Türkiye’ye olan tavırları da...
Afrika, Ortadoğu ve Doğu’ya yakınlığı nedeniyle Avrupa bunu ilk hissedecek bölge olacak.
ABD ise okyanus ötesinde muhtemelen daha uzun dayanacak.
***
“Batılı toplumlar şiddet içeren bir dramatik sonla karşılaşmayabilir. Bazen medeniyetler sessiz sedasız çöker” diyen Randers, 1918’den bu yana böyle bir yolda olan Britanya İmparatorluğu’nu örnek vererek şunları söylüyor:
“Batılı ülkeler çökmeyecek ama pürüzsüz işleyişi ve dostane özelliği kaybolacak, çünkü eşitsizlik patlamaya yol açacak. Demokratik, liberal toplum ortadan kalkarken, kazananlar Çin’deki gibi güçlü hükümetler olacak.”
Dixon’a göre, “Sorun, bu değişiklikler sürecinden geçerken insani bir dünyayı nasıl sürdüreceğimiz sorunudur.”
Ve bütün mesele de bu işte...
İnsansız dünyayı hedefleyen Batı, her şeyin sessiz sedasız kendisine ait olmasını istiyor...
Lakin sessiz sedasız çöküşe gittiğini fark etmiyor!