Siyasetin bir meslek olmadığından, yüzlerin sürekli değişmesi gerektiğinden söz edenlerin başında medya ve silahşörleri geliyor.
Lakin kendilerinin değişimine sıra gelince kıyamet kopuyor.
Bir de, dinozorlaştıkça kendilerini “duayen” zannedenler var.
Yemekten, şaraptan, kadından, mankenden, sanattan, spordan, siyasetten velhasıl her şeyden anlayan kudurmuş tipler hâlâ medyanın köşe başlarını tutmaya devam ediyor.
Bu tiplerin iplerinin kimlerin elinde olduğunu da iyi biliyoruz.
Eski kalıntılardan bir farkı olmayan bu tiplerden medya kurtulamadıkça sektör hiç düzelmeyecek.
“Kronik muhalif” dediğimiz bu tiplerin sayısı azalacak diye beklerken, her geçen gün bir yenisi ekleniyor.
Ekranlarda ne kadar delileşebilirseniz o kadar reyting alıyorsunuz.
Gazetelerde de durum çok farklı değil; kime ne kadar hakaret ederseniz, o kadar saygın oluyorsunuz.
Seyirci ve okuyucu hiç değişmezken, seyrettirenlerin değişmeye niyeti bile yok.
Medyanın siyasi kanadında yazan çizenlere, ekranlarda bağırıp çağıranlara magazin ve dedikodu kadroları da eklendi ve bu kadar delilik yetmemiş ki spor sektörü de buna dâhil oldu.
İslam Çupi, Necmi Tanyolaç gibi saygın ve otorite isimlerden gittikçe yoksunlaşan spor medyasında ise saygın kadroların sayısı azalıyor.
Eleştiriyi hakaret noktasına taşıyan ve kulüplerin içindeki hizipçilerin yönlendirmesiyle kurumları yıpratma sürecine götürerek ülkedeki spor sektörünü de terörize edenlerin tribündeki holiganlardan ve fanatik seyirciden bir farkı yok.
“Top yuvarlaktır” deniliyor ya, bize göre bazılarının fikirleri de yuvarlak...
Sonuç odaklı yaşıyoruz.
Sonuca göre alkışlıyoruz.
Ve, ya methiye düzüyoruz ya da küfrediyoruz.
Türkiye Milli Takımı İzlanda maçını eğer kazanmış olsaydı o dinozorlar başka şeyler yazıp çizecekti.
Ve futbolcular da kahraman ilan edilecekti.
Finlandiya maçını kaybetseydik, kahraman ilan edenler bu defa “Kaybedeceğimiz belliydi” diyerek kahramanları bir günde hain ilan edecekti!
Kazansaydık, yine kaybedene kadar aynı türküyü söylemeye devam edeceklerdi.
TFF ve yönetimine ağır hakaret edenlerin akıl sağlığından da şüphe etmeye başladık.
Kimsenin meselenin özüne girmeye niyeti yok.
Hemen herkes konunun bin menzil ötelerinde gezinmeye devam ediyor.
Aynı TFF, Ampute Milli Takımı’na destek verdi...
Ve tek ayaklı kahramanlar şampiyon oldu.
Lakin iki ayaklı olanların ruhu da futbolu da ortada işte.
Dört büyük takımın sahaya sürdüğü futbolculara bakıyoruz, hemen hepsi 8-9 yabancı futbolcuyla sahaya çıkıyor.
Lucescu dünyadaki bütün Türk futbolcuları topladı, iki ayrı takım çıkardı, buna rağmen sonuç ortada.
TFF ve Lucescu Brezilya’dan devşirme futbolcu mu getirecek?
İskeletlerin dansına dönüşen futbol sektörü yabancı ülkelerden transfer ettiği futbolculara yenilerini eklemeye devam ettikçe, TFF yönetimi 40 defa da değişse, teknik direktör bin defa da değişse, hep aynı!
Kömürlükte kaybedilen altını sokaklarda aramaya çalışmak tribüne oynamaktır.
Velhasıl, sağduyu artık ülkemizdeki her kesimin birinci önceliği olmaya doğru hızla ilerliyor.
Ve her sektör terörize ediliyor.
Duvarlara çarpmaya az kaldı ama çarpınca kimsenin ağlamaya vakti bile olmayacak.
Bize başkalarının düşman olmasına gerek yok, biz bize yetiyoruz bile.
Mezarlığa dönüştürülen her sektörde artık meydan iskeletlere kalırken, bunların dansını seyretmek de ölülere düşüyor.