Döviz kurlarına endeksli bir ülke olmaktan kurtaramıyoruz kendimizi...
Döviz kurlarıyla siyaseti dizayn etmeye çalışanlar, felaket senaryolarıyla yatıp kalkıyor...
Oysa, kendimize sormalıyız...
Amerika’nın nasıl kalkındığına dair binlerce neden ileri sürülebilir ama mesele birinci nedeni bulabilmektir.
Bir ülkenin kalkınması öyle sadece devleti yönetenlerden de beklememelidir...
Herkes muhasebesini iyi yapacak...
Ve bugün ülkem için ne yaptım diye kendine soracak...
***
Amerika tarihine yön verenlerin ve kalkınmasında büyük katkıları olan kişilerin hikâyelerini okuduğumuzda “sırrı” anlamakta da zorlanmıyoruz...
Bunlardan biri de Benjamin Franklin’dir...
Amerika’da insanların yaygın olan şöminenin önünde bir türlü ısınamadıklarına ve sırtlarında bir battaniyeyle oturduklarına şahit olan Franklin ilginç bir şey keşfeder...
Bir gün döküm fabrikasını gezdiğinde, dev fabrikanın içinin sıcak olduğunu fark eder...
Döküm kazanından çıkan dumanın fabrikanın içindeki borulardan dolaştırılarak tahliye edildiğini öğrenir...
Ve bu sistemin minyatürünü yaparak sobayı keşfeder.
Adına ise Franklin sobası denilir...
Bu sistem, zamanla kalorifere dönüşür...
***
Amerika’da ilk zamanlar kentler ahşap evlerden inşa edilir...
Ama her fırtınada yıldırımlar yüzünden büyük yangınlar çıkarmış...
Ve ilk gönüllü itfaiye teşkilatını da Franklin kurmuş...
Franklin, elektrik yüklerindeki artı ve eksi uçlarını keşfetmiş ve elektrik yükünün korunumu ilkesini ortaya atmış...
Fırtınalı bir havada uçurtma uçurarak gerçekleştirdiği deneyin sonunda şimşeğin elektriksel bir olay olduğunu keşfederek büyük kâbuslara son vermiş!
***
Ülkeyi sevmek lafla ve döviz kurlarını seyretmekle olmaz.
Fırtına çıkmasını beklemekle de...
Döviz hesaplarından çıkıp, ülkenin geleceğini hesaplamakla meşgul olmalıyız...