Geçtiğimiz gün ‘hayırlı’ olsun ziyaretinde bulunduğumuz TBMM Başkanı Binali Yıldırım, yaptığımız sohbette, “Amerika’nın tek müttefiki var, o da dolardır” diyordu...
TBMM Başkanı Binali Yıldırım belki de yüz yıllık bir gerçeği tek cümleyle özetliyordu bize...
Ve haklıydı da...
***
Diyoruz ki soğuk savaş bitince herkesin gerçek yüzünü ve duruşunu gördük.
Ve kendilerince yeni bir dünya kurdular ve yeni ittifaklar zinciri oluşturdular.
60 askeri darbesinden beri de ülkemizi askeri darbelerle dizayn eden, iç terörü büyütüp besleyen işte bu güçler, PKK terör örgütü de buna dahil.
Ve FETÖ gibi oluşumlar da...
***
Amerika, fonlarını yani paralarını geri çağırarak, döviz kurlarıyla oynayarak ülkemizde ekonomik krizi tetikliyor.
Trump, iktidara gelmesiyle filin züccaciye dükkânına girdiği gibi dünya sahnesine çıktı...
Agresif bir siyaseti bilinçli izliyor, izlettiriliyor.
Arap ülkelerinin liderlerini toplayıp kılıç dansını boşuna yapmadı.
Mesaj açık bir tehditti...
Ve Arap liderler bu tehdide boyun eğerek milyarlarca dolarlık silah anlaşmasına imza attı.
Haliyle koltuklarını sağlamlaştırdıklarına inandılar.
***
Papaz Brunson krizin sonuçlarından biridir.
Suriye dosyasıyla başlayan süreç, Zarrab ve Halkbank’tan Hakan Atilla olayıyla zor seçeneklerin arasına bizi soktu.
Ve 26 Temmuz tarihinde, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, katıldığı bir organizasyonda, Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tehditler savurmuştu.
Mesele papaz değil...
İçimizde meseleyi sadece papaza bağlamak isteyenler de yanılıyor.
Papaz çıkartılmak istenen savaşın sebeplerinden biri.
Papazı versek, başka bir şey isteyecek...
Ve dünyanın istek kutusuna dönüşen Amerika’nın istekleri asla bitmeyecek...
Din özgürlüğü üzerine yapılan üç günlük bir konferansın kapanışında konuşan Pence, Andrew Craig Brunson’ın hemen serbest bırakılmaması durumunda “Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’ye ciddi ekonomik yaptırımlar uygulayacak” ifadelerini kullanmıştı.
Ve “Brunson’ı hemen bırakın yoksa sonuçlarına katlanırsınız” diyerek açıkça tehdit etmişti.
Pence “Evangelist kilise” mensubu ve koyu muhafazakâr görüşleriyle tanınıyor.
***
Şimdi böyle müttefik, stratejik ortaklık olur mu?
Oysa hiçbir zaman dost olmadı Amerika.
Soğuk savaş yıllarında gerçek yüzünü gizlemeyi başarmış ama gizlice içimizde fay hatlarını kırıp durarak aklı sıra bizi kontrol altında tutmuş ve zorunlu dost gözükmüş.
Soğuk savaş bitince de gerçek yüzünü saklamayı hiç düşünmemiş, bir fil.
Kısacası, filin yolculuğunun ne zaman, nereye olacağı belli değil.