Salı günkü yazımızda Prof. Dr. Mim Kemal Öke hocamızın dekanı olduğu üniversitede öğrencilerine verdiği unutulmayacak ders notlarından bahsetmiştik.
Hocamız aradı ve biraz telefonda dertleştik...
Annesinin yaşadığını ama şizofreni ve bipolar bozukluğu durumunda olduğunu ifade etti.
Ve akıl hastası bir anneye bakmaktayken dahi şikâyetçi olmadığını, teslimiyet içerisinde olduğunu, yaşadıklarını öğrencilerine anlatmaktaki amacının ise her zorluğa dayanmalarını sağlamaya çalışmayı hedeflediğini belirten Prof. Mim Kemal Öke hocamızla önümüzdeki hafta içinde bir akşam yemeğinde buluşmak için sözleştik...
Ve kendisine sabır diliyoruz...
Yaşadıklarından büyük dersler çıkartmamız gerektiğine inanıyoruz...
---
Prof. Dr. Mim Kemal Öke, “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” sözünü doğrularcasına eşinin, yaşamına katkılarından bahsetmiş ve demiş ki:
“İyi bir eşle evlilik, gerçek bir hayat becerisidir. Bir evlilikte bütün iş hanımdadır, biz erkeklerin birçok şeye kafası basmaz. Bugün geldiğim noktaya beni taşıyan eşimdir. İyi bir eş, iyi bir baba olmamı o sağladı. Biz iki gariban olarak evlendik, her kuruşumuzu birlikte yaptık. Evlendiğimizde evde halımız yoktu, bir vazo alınca mutlu olurduk. Hayat becerileri deyince akla gelen adam ben olmamalıyım aslında. Burada hoca olarak gördüğünüz Mim Kemal’in dışında bir de evde eş olan Mim Kemal var. Evdeki Mim Kemal’in elinden hiçbir şey gelmez; banyoyu ıslak bırakır, yemeği yakar, buzdolabında her şeyin bir yeri vardır, onları asla hatırlamaz. ‘Ya peyniri doğru yerine koyamazsam?’ korkusuyla buzdolabını açmaya çekinirim.”
---
“Kırk iki yıldır evliyiz, hâlâ bazı şeyleri akıl edemiyorum. Mesela bir misafirimle eve geleceğimi önceden haber vermeyi unutuyorum. Tabii misafir gidince hanım çok kızıyor. Sonra saatlerce odama kapanıp okuyup yazıyorum. Kendimi bildim bileli bu böyle” diyen Prof. Dr. Mim Kemal Öke, bir günde iki yüz sayfa, en az dört saat okumaya devam ettiğini belirterek, şunları söylüyor:
“Evde hiç çekilir bir adam değilimdir anlayacağınız. Böyle bir adamla yaşamak çok zordur. Neval, evlendiğimiz ilk yıllarda şöyle derdi: ‘Hayatında bir kadın olsa onunla mücadele edebilirdim ama kitaplarınla nasıl mücadele edilir, bilmiyorum.’ Yaptığım hiçbir çalışmayı akademik başarı olsun, diye yapmadım. Ben okumayı, araştırmayı, yazmayı, tarihi çok sevdim. Boğaziçi’nde çalışırken, ‘Çok yayının var, profesörlüğe başvur’ dediler. Her alanda beni toparlayan Eşim Neval sağ olsun burada da yardımıma koştu ve bütün dosyalama işleriyle ilgilendi. Yirmi üç yıl geçti profesör olalı, ‘Ben oldum artık’ diye okumayı bırakmadım, daha çok okudum. Entelektüel olmak istiyorsunuz, başka çareniz yok.”
---
Çocuklarıyla yaşadığı tecrübelerde, Allah’a tam teslimiyeti seçtiğini söyleyen Prof. Dr. Mim Kemal Öke, şöyle anlatıyor:
“Evliliğimizdeki mutluluğumuz Alihan’ın doğumuyla katlandı; ancak onun bir mavi çocuk olduğunu, yani bir kalp sorunuyla doğduğunu öğrendiğimizde yıkıldık. İyileşmesi için gerekli ameliyat ancak yurt dışında yapılabiliyordu. Ben Boğaziçi Üniversitesi’nde asistan olarak çalışıyorum, paramız yok. Çocuk ameliyat olmazsa her an ölebilir, demişler eşime. Neval üzülmeyeyim diye, bu aciliyeti bana söylemeden para biriktirmeye çalışıyor. Asistan maaşıyla ne kadar biriktirebilecek? O dönem benim için çok zor...”
---
Ülkesi için dik duruşlarıyla, kısacası, milli ve manevi değerlere yaslanarak, önündeki gizli ve açık duvarları yıkıp bugünlere gelen Prof. Dr. Mim Kemal Öke hocamızın hayatın içinde yaşadıklarını anlatmaya pazar günkü yazımızda devam edeceğiz...