Dünya, sınırları belli olmayan bir savaşın eşiğinde bekliyor!
Cuma günkü yazımızda Batı medeniyeti çöküşe mi gidiyor? sorusuna bilimsel cevaplar arayan BBC Muhabiri Rachel Nuvel’in görüştüğü bilim adamlarının öngörülerine değinmiştik...
Ve ekonomi politik uzmanı Benjamin Friedman’ın şu sözlerini hatırlatmıştık:
Tekerlekleri yeniden ileri döndürecek bir yol bulunmazsa tam bir toplumsal çöküş yaşanacaktır!
*
Dönüşü olmayan bir yola girilip girilmediğine dair çalışmalarıyla ünlü isimlerden, Maryland Üniversitesi’nden Safa Motesharrei ise küresel sürdürülebilirlik ve çöküşe götürecek mekanizmaları anlamak için bilgisayar modellerinin kullanıldığını belirterek şunları söylüyor:
Fakat ekonomik etkenin çöküşe yol açabileceğinin ortaya çıkması biraz daha şaşkınlıkla karşılandı. Bu senaryoya göre, devasa miktarda zenginliğin elitlerin elinde toplanması ve sayıca çok daha fazla olan ve çalışarak onları besleyen kesimlere fazla bir şey kalmaması toplumu istikrarsızlığa ve sonunda çöküşe sürükleyebilir.
*
“Çalışan kesimlerin paylaşması gereken zenginlik yeterli olmadığı için kendi aralarında çatışmaya girebilir, işgücünün azalması sonucu elitler de çöküşe gider” diyen Motesharrei, şöyle devam ediyor:
Ülkeler arasında ve kendi içlerindeki eşitsizlikler de buna işaret ediyor. Örneğin, en yüksek gelire sahip yüzde 10, nüfusun geri kalanının payına düşenden fazla sera gazı salımından sorumlu.
Motesharrei’ye göre, eşitsizliği, hızlı nüfus artışını ve doğal kaynak tüketimini azaltacak önlemler zamanında alınırsa çöküş kaçınılmaz olmaktan çıkar.
*
Bazıları ise bu tür radikal kararların bizim siyasi ve psikolojik edimlerimizi aştığına inanıyor.
Norveç İşletme Fakültesi’nde iklim değişikliği uzmanı Jargen Randers, iklim sorununa ilişkin bir çözümü bu yüzyılda göremeye-ceğimizi, uzun vadeli çözümlerin masraflı olması nedeniyle bugünkü gidişatın aynen devam edeceğini söylüyor.
“2052: Gelecek 40 Yıla Dair Küresel Öngörüler” kitabını yazan Randers diyor ki:
Bu konudaki Paris Sözleşmesi ve diğer vaatleri yerine getiremediğimiz için iklim sorunu giderek daha da ağırlaşmaya devam edecek. Hepimiz aynı gemide olsak da dünyadaki yoksullar çöküşün etkilerini ilk hissedenler olacak.
Bütün bu gelişmelere rağmen ABD Başkanı Donald Trump, ülkesini Paris İklim Anlaşması’ndan çekme kararı aldığını açıkladı.
“Suriye’de bir zamanlar yüksek doğum oranları vardı” diyen Randers, 2000’lerde şiddetli bir kuraklığın olduğunu, tarımsal üretimin gerilediğini ve çok sayıda genç erkeğin işsiz, çaresiz kaldığını belirterek şunları söylüyor:
Bunların birçoğu şehir merkezlerine aktı, mevcut sorunlar daha da büyüdü, şiddet ve çatışma unsurları daha da gelişti.
*
Kanada’daki Balsilli Uluslararası Olaylar Fakültesi’nden Thomas Homer-Dixon tarihteki birçok toplumsal çöküşte olduğu gibi, birden fazla etkenin devreye girdiğine inanıyor.
Dixon, bu etkenlerin sessizce biriktiğini, toplumu dengede tutan mekanizmalara yüklenerek birden patlamaya yol açtığını belirterek şunları söylüyor:
Suriye’de olanların yanı sıra tehlike bölgesine girdiğimizi gösteren bir başka örnek 2008 ekonomik krizi, IŞİD’in yükselişi, Brexit ve Donald Trump’ın seçilmesi gibi dünya düzeninde ani ve beklenmedik değişikliklerdir.
Salı günkü yazımızda dönüşü olmayan yolun neresinde olduğumuza dair görüşleri aktarmaya devam edeceğiz.