Bir ülkede, suç ve ceza uygulamasının halkı tedirgin etmeye hakkı yok.
Ve haklı korkulara yerini bırakmaya da.
Tartışmaya açık olması gereken hukuk ve yasalardır, yargıçların verdiği kararlar ve savcıların soyut iddianameleri değil!
Yargıçların kararları sokak aralarındaki kahve köşelerinde dahi tartışılır haldeyse, adaletin tecelli ettiğine kimse inanmıyorsa sözün bittiği yere çoktan gelmişiz demektir.
Bedelle alınan suçsuzluk ya da yüklenen suçluluk pozisyonları algısını güçlendiren kara bulutlar adaletin üzerinden gönderilmeli.
Parayla adalet dağıtılıyor algısının güçlenmesi bir ülkeye yakışmıyor...
***
Birilerinin hukukuna dönüştüğünde nelerin yaşandığına şahit olduk.
Ve diyoruz ki artık şahit olmak istemiyoruz...
Her tür aidiyet duygusundan yoksunlaştırılan kişilerin yargıya kazandırılması gerekiyor.
Tek aidiyet duygusunun adresi sadece devlet olmalı.
Ve haklının yanında yer alacak kişilerden oluşmalı.
X tarikatı, cemaati, cemiyeti, falan izm, filan mezheb ya da cami, cemevi, vakıf, diyanet, dernek, siyasi parti diyerek yargıya, emniyete, orduya, eğitime, maliyeye, üniversiteye, medyaya adam yerleştirme devam ederse, on yılda bir ya askeri ya da siyasi darbe yemeye her zaman mahkûmuz...
***
Polis, bürokrat ve yargı üçgenindeki imamlar ile uzaktan kumandalı meczup ve meçhul kişilerin kontrolünde başlatılan operasyonların bizleri tanklarla nasıl karşı karşıya getirdiğini gördük.
Ve başlatanların kim olduklarını da...
Ve sayılarını hâlâ bilemediğimiz ifadesiz yüzler topluluğuyla 15 Temmuz akşamında tanışan bu aziz millete ve ülkeye artık ayıp oluyor...
***
15 Temmuz akşamından sonra bu ülkede halk siyasi kavga istemiyor.
Devletin yeniden sağlam temeller üzerine inşa edilmesini ve devletin bağırsaklarını temizlemesini istiyor.
Kendi için değil artık çocukları ve torunları adına istiyor.
Meczup örgütler ve derin, yatay, çapraz ve paralel legal ya da illegal yapılar yüzünden kaç nesli heba ettiğimizin farkına varan var mı?
***
İtibarsızlaştırma operasyonlarıyla bu ülkeyi işgale doğru götüren hain yapıların soyut ve uydurdukları iddianamelerdeki sahte delillere göre yapılan operasyonların perde arkasındaki gerçekleri her geçen öğrenen halkın öfkesi büyüyor.
Ve öğrendikçe büyük bir öfkeli kalabalık dolaşıyor kentlerin cadde ve sokaklarında.
Suçlanan kişiler aylar sonra somut delil yetersizliğinden tahliye ediliyorsa, soyut iddialara delil diyerek itibarsızlaştırma operasyonları yapılıyorsa, bunun zararını en fazla bir gün devleti yöneten siyaset ve sonra masumiyete teslim olmuş halk çekecek!
***
Amerika’da psikolojik sorunları olan ve birden fazla cinayet işleyen suçlunun avukatı mahkemede onu ilginç bir tezle savunuyor ve jüriyi “Yanlış bir şey yaptığını bilmeyeni cezalandıramazsınız” diyerek ikna ediyor...
Ve sonuçta jüri sanığı suçsuz buluyor, sanık beraat ediyor.
Bu paralel yapıya mensup milyonlarca aldatılmış insan sokaklarda işsiz güçsüz öfkeyle gezerken, bu yapıyla para ve güç uğruna iş tutan, milyarlarca dolar kazanan iş adamları yatlarda keyif sürmeye devam ediyorsa örgütle mücadeleye de kimse inanmıyor...
Bu gerçeği bilelim.
Ben yaptım oldu devri yok artık...
Deruni düşünmek ve deruni bir devlete sahip olmak milletin en büyük sigortası olacaktır.
Yolgeçen hanına dönüştürülen bir ülke ve devlet ya da siyasetin yıkıldığında ağlamaya hakkı yoktur...
Her şeyimizi üç kuruşa dünya pazarlarında satanların ihanetini, bari bir pazar da herkesin evde oturup önümüzdeki elli yılın muhasebesini yapması lazım...
İyi pazarlar...