Siyasetin finansmanı şeffaflaştırılmadıkça demokrasi her zaman tekerlekli sandalyede ilerliyor demektir...
Dünyanın birçok gelişmiş ülkesi bile bu gri alandan kendini kurtaramıyor.
Fransa eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin seçimlerde başarılı olabilmesi için Libya’dan finanse edilmesi hâlâ konuşuluyor, yazılıyor ve çiziliyor...
Ve daha ötesi, gözaltına bile alındı, yargılanması devam ediyor...
***
Amerika’da siyasetin finansmanı az da olsa kayıtlı yapılıyor ama biliyoruz ki küresel şirketler farklı finansman metotları kullanıyor.
Çin ve Rusya ise kendine has gizli finansman yollarıyla yoluna devam ediyor.
İktidarlar ise bu yüzden çok zor değişiyor.
Ortadoğu ülkelerinde durum daha çok farklı.
S. Arabistan’da yaşananlar bunun en belirgin örneği.
Prenslerden toplanan milyarlarca dolar haraçla güya sistem yürüyor...
Siyaset ve kurumlar bu ülkelerde kol kola birlikte gidiyor ve hemen herkes olağan şüpheli durumunda.
***
Yardımlaşmanın yasal zemini sağlanmadıkça yani para toplamanın sınırları çizilmedikçe gri alanlar gittikçe büyümeye devam edecek...
Demokrasinin kritik sinir uçları denetlenmekten uzaklaştıkça, toplumsal sinir krizleri dalgalar halinde gelen tepkisel reflekslerle, kurumların inandırıcılığı yitiyor...
Güvenin yitirildiği durumlarda ise değişim kaçınılmaz oluyor.
Reform ve önlemlerin alınması mutlaka birinci öncelik haline geliyor.
***
Uzun yıllardan beri Londra’da yaşayan ve Essex Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Demirbağ dostumuz geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde kurumsal sosyal sorumluluk ile bu mecranın yasal dayanakları arasındaki ilişkileri ele alan bir konferans verdi.
“Güç, çıkar grupları arasında bölünür” diyen Prof. Dr. Demirbağ konuşmasında “Toplumlar ve şirketler arasındaki ilişkileri istikrarlı bir sosyal altyapı sunarak dengelemek için aynı ölçüde güvenilir değildir. Yine de değişim ilişkileri kurmak için gerekli olan şey bir miktar diyalog ve güven” diye belirtiyor..
***
Prof. Demirbağ diyor ki:
“Bu nedenle, kurumsal hayırseverlik ‘büyük şirketlerin gücünü meşrulaştırmak için ideolojik bir hareket olarak’ ortaya çıkmıştır.”
Yozlaşma ve sosyal sorumluluk konusunda da görüş bildiren Prof. Dr. Demirbağ, şunları dile getiriyor:
“Bazı çalışmalar, derin bir yolsuzluk ortamında iyi bir kurumsal yönetimin mümkün olmadığını göstermiştir. Yolsuzluk, kurumsal mekanizmalar tarafından kontrol edilmediğinde, firmalar maliyetleri kontrol etmek zorunda kalabilir ve bu nedenle, özel amaçlar için daha az kaynak tahsis edebilirler. Bununla birlikte, yolsuzluğun olmadığı durumlarda, şirketler sosyal ve hayırsever amaçlar için daha müşfik olacaktır.
***
FETÖ gibi kripto örgütlerin devletin, siyasetin ve milletin içine sızmaması, ülkenin başka ülkelerin kucağına oturtulmaması için bu tarz oluşumların finansmanını iyi takip etmek gerekiyor.
Değişimin ilişkileri şeffaf olmalıdır...
Boşuna, “Parayı takip edin, sizi götürür” sözü söylenmiyor...