Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un anayasa değişikliği üzerine yaptığımız sohbette söylediklerinin bir kısmını cuma günkü yazımızda anlatmıştık...
“Birinci Meşrutiyet ile başlayan sentez siyasal sistem deneyimi bugüne kadar 60 darbesi, 71 muhtırası, 80 darbesi, 82 Anayasası, 28 Şubat 97 modernize darbe, 27 Nisan 2007 muhtırası ile malul olmuş bir sistemi gösteriyor” diyen Mehmet Uçum, halkın darbeci gelenekle mücadele ederken demokratik siyaset yoluyla da sisteme etki yapmaya çalıştığını vurguluyor...
Ve diyor ki:
Bu şekilde yapılan sistem içi revizyonlar mevcut sistemde iç çelişkiler ve çatışmalar üretti. 2007 yılında halkın cumhurbaşkanını seçme hakkını ele geçirmesi ve 2014 yılında cumhurbaşkanını seçmesiyle sistem anomalisi iç tutarsızlığı had safhaya ulaştı.
***
“Kadrocu solcular ve diğer kadro hareketleri hep devleti ele geçirme hayali kurarlar. Darbecilik geleneğinin kökünde kadroculuk yatar. İttihat geleneği, kadrocu hareketler ve seçkinci sol, devlete sızan faşist FETÖ örgütü hepsi kadroculuk üzerinden darbecilik geliştiren yapılar oldu” diyen Mehmet Uçum, “Bürokratik kurumsal faşizmi siyasal faşizmden ayıran da kadroculuktur” şeklinde gelinen noktayı aslında özetliyor:
Şimdi devletin kapalı yapısı bir ölçüde dağıtıldı. Ancak yeni inşa yapılmaz ise ya da geç kalınırsa başka kadrocu halk düşmanı yapıların devletin halen devam eden bu zaafını kullanabilir. Tehlikeyi tamamen gidermenin yolu antidemokratik kapalı devlet yapılarını tümden tasfiye edip, demokratik açık devlet yapılarını kurarak cumhuriyetimizi güçlendirmektir.
***
“Olgunlaşmış değişimlerin karşısında duranlar yok olur. Değişime yardımcı olanlar ise geleceğin sorumluluğunu üstlenir” diyen Mehmet Uçum, MHP’nin siyasi duruşunun ise bu duruma örnek olduğunu belirtiyor...
Ve diyor ki:
MHP basit bir parti ittifakı yapmış değildir, güçlü bir liderliğe ve yürütmeye ihtiyaç olduğunu gördüğü için sistem değişikliğine “evet” demiştir, bunu da ülke için, millet için, demokratik devletin geleceği için demiştir. Bu açık bir ittifaktır. Kapalı bir ittifak değildir. Yani ikinci kuruluşa; ülke ve millet esaslı katkı vermek isteyen herkes yeniden inşa sürecine katılabilir. Yeniden inşanın karşısında duranlar ise savrulup giderler.
***
“Birinci kurtuluşla cumhuriyet kazandık. İkinci kurtuluşla demokratik bir cumhuriyeti kazanmış olacağız. Türkiye aslında kuruluşunu tamamlıyor ve bunun ilk adımı da anayasa değişikliğidir” şeklinde bir özet yapan Mehmet Uçum, şöyle devam ediyor: “Değişiklik paketi sadece hükümet modelini içermiyor. Bu paketin hakları geliştiren özelliği de çok güçlü: Milletvekilliği sayısının artırılması temsil hakkının güçlendirilmesidir. Siyasal sistem üzerinde toplumsal uzlaşma, bütün toplumun aynı modelde mutabık kalması olarak değerlendirilemez. Doğru olan, yeterli uzlaşmanın sağlanmasıdır. Yeterli uzlaşmanın esasını ise çoğulcu bir destek almak oluşturur. Çoğulcu destek yüzde yüz destek demek değildir. Çoğulculuğu garantileyecek minimum sayısal destek anlamına gelir.
***
“Evet” diyenler artık her geçen gün neye evet dediklerini biliyor...
“Hayır” diye direten muhalifler ise hâlâ meseleyi bir kişinin başkan olup ya da olmaması noktasına çekmekte ısrarlı.
Oysa ülke bir dar geçitten geçiyor...