"Hangi yolu seçersen seç, sonunda ölüm var ve her şey bitecek” diyor Alia İzzetbegoviç ve devam ediyor:
“Ve sen de öleceksin, bu dünya da ölecek, bu yüzden başını hep dik tut!”
Boşnak devlet adamı ve bağımsız Bosna-Hersek’in ilk cumhurbaşkanı İzzetbegoviç’in ölümünün üzerinden on dört yıl geçti ve hâlâ kendisinden söz edebiliyorsak, bu, ülkesi, milleti ve bayrağı için dar geçitlere rağmen verdiği mücadeledendir...
İzzetbegoviç dik başlı olmayı değil, başını dik tutmaktan söz ediyor...
Çünkü dik başlı olmak inatçılığın başka bir adıdır.
Ve inatçı olmak ile kararlı olmak arasında uzun bir yol var.
Bu uzun yolda her türlü zorluğa rağmen davasını son nefesine kadar savunmuş ve hiç taviz vermemişti...
Yüzyıl önce Osmanlı Devleti’ni tasfiye edenler Balkanlar ve Ortadoğu’yu bizden kopartıp aldılar...
Bu millet yüzyıldan beri buluşmayı bekliyor...
Bir arada yaşamayı keşfettiğimizi anlayan Batılı efendiler, bizleri bölüp, parçalayıp yönetmenin her yolunu denediler...
Son yüzyıldan beri yeni bir tasfiye planı peşindeler...
Ve bin yıllık ezberlediğimiz oyun yine sahneye konulmaya çalışılıyor...
Hain yüreğini yanında taşıyan adam olmanın kimseye bir faydası yok...
Dar vakitlere sığamayacak kadar uzun bir hikâyedir...
Ne zaman kenetlensek, dik dursak, bir arada yaşasak, huzura kavuşsak, güçlensek ve dışımızdaki dünyaya karşı başını dik tutan bir efe bulsak, içimizde asırlardan beri uyuyan, uyutulan akrepler ve yılanlar uykularından uyandırılıyor...
Ne zaman karşılıklı sevmeyi keşfetsek, bir anda çok uzağına düşüyoruz hayatın...
“Başını hep dik tut, yıldızlar altından geçmemiz gerek” diyen Alia İzzetbegoviç’in ölümü ardından on dört yıl geçti ama kendisini ve sözlerini unutmak mümkün değil...