Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yarın, yaşanmış bir yıl daha alıp başını gitmiş olacak...

Ve yarınların ne getireceği de takvim misali duvarlarımızda faili meçhul saatli bomba gibi asılı duruyor...

Yuvarlanarak dolaşan, sonunda bir gün durduğunda kıyametin kopacağı yuvarlak yüzlü ateş topu dünyanın üzerinde güzel şeylerin de yaşanabileceğine dair umutlarla gezinmeye hâlâ devam ediyoruz.

Bir büyük ihanetin üzerinde yüzyıl önce kanla çizilmiş haritalar üzerinde devletçilik oyunları oynayanların iktidarları beşik gibi sallanıyor, eski haritalar yırtılıyor.

Yeni ihanetlere gebe bırakılan büyük kalabalıkların nerede ve kime karşı patlayacağı belli bile olmuyor...

Bu belirsizliklerden korkmayan içimizdeki ve dışımızdakiler hâlâ coğrafyanın yangın yerine dönmesini bekliyor ki özgür kalabilsinler!

*

Bir yıl daha bitiyor, yarın...

Ama “Yarınlar bizim” şarkısını söylemekten başka güzel bir şey söylenmiyor!

İslam coğrafyası kaç asırdan beri yakalandığı amansız hastalığıyla taht oyunlarına sürekli yenik düşüyor...

Ve sınırlarımızın öteki tarafında büyük bir dram hâlâ yaşanıyor...

Bin yıldan beri mezhep, ırk ve rant kavgalarına düşenler fitne kazanlarının altına odun taşıyan hamallığına devam ediyor.

Yorgun düşen de ve pişman olan da yok gibi...

*

Bir yıl daha bitiyor, yarın...

Birileri hâlâ ihanet türkülerini söylemeye, hendekler kazmaya, ateşler yakmaya, namert köprülerini kurmaya, uzaklardan yönetilmeye, karanlığa kurşun sıkmaya ve hainliklerine devam ediyor!

Güneşin batıdan doğduğu günün akşamı artık kimse kimseye bir şey vaat edemeyecek!

Ve tövbeler kabul edilmeyecek...

“Bir benden sen geçiyor” diyor şarkı...

Yaşadıklarımızın muhasebesini bile yapmaya vakit yok sanki...

Dar vakitlere sıkıştırdığımız her şey uçup gidiyor, kazandığımızı zannederken...

Kaç sevdiğimiz insanı kaybettik, biliyor muyuz?

İyi şeylerin hepsini yine bir deftere yazıp yarınlara erteledik...

Oysa “Yarın diye bir şey yok” diyordu rahmetli Tarık Buğra...

Biz yaşadığımız bugünden sorumluyuz, yaşamadığımız dünler ve yarınlardan değil!

Mesele, bugünün hakkını verebilmektir...

Yeter ki çelişki dağlarında gezinmeyelim...