New York’tayız...
Central Park sonbaharın tüm güzelliğini yaşatıyor insana.
“Eylül’de gel” şarkısı eşliğinde parkta dolaşınca yıllarımızın da güz vakitlerine hasretle geçip gittiğini anlıyoruz.
Ağaçlardan yoksun kalan şehirlerin taş duvarları arasında geçiyor insanların ömrü...
Ve günlük yaşamın telaşından da kendisini hiç kurtaramayan, dört mevsim yedi iklimin farkına bile varamayan insanların sayısı kalabalıklaşıyor...
Güz mevsiminin en güzel yaşandığı adreslerden biri de New York’taki Central Park.
Kendimizi Abant veya Yedigöller’deymiş gibi hissediyoruz...
Central Park’ın dört bir yanı ise paranın simgelerinden sayılan gökdelenlerle dolu.
Peyzaj uygulamasıyla bataklıktan kurtarılıp günümüzdeki haline getirilen Central Park’ı gezmeye ise aylar bile yetmeyebilir.
Karmaşık, çapraz veya dikey ya da paralel ilişkilerin zirvesi diye bilinen New York’ta 1700 tane park ve oyun alanı var..
En büyüğü de Central Park.
Birleşmiş Milletler, İstanbul, Paris, Londra, Viyana gibi dünya kentlerini yöneten belediye başkanlarını üç aylığına New York’ta staj zorunluluğuna tabi tutmalı diyoruz.
Ve Central Park gerçeği anlatılmadan görevlerine de başlatılmaması için uluslararası bir platform kurulması gerektiğine her geçen gün daha çok inanıyoruz.
Üç ay boyunca bu parkta kendilerine şehir ve medeniyet dersi verilmeli.
Estetik duygudan ve sanatçı bakışından yoksun kalmış kimse belediye başkanlığı koltuğuna oturtulmamalı.
Güz vaktinin en harika yaşandığı adreslerin başında gelen Central Park’ta dolaşmayı seviyoruz.
Sarı huş, kırmızı kestane, atlas sediri, çitlembik ve akçaağaçların kızaran, bozaran veya sararan yaprakları arasında eylülün hüznünü yaşıyoruz.
“New York sadece Amerika’nın değil dünya şehirlerinin gettosudur” diyenlere inat doyasıya parklarını geziyoruz...
Ve gettoda oyunlar çoğu zaman kuralsız olsa da!
Lakin burada da su kenarlarına New Yorkluların Laz müteahhidi Trump ev yapıyor.
Ayrıca Central Park’ın mimarının da bir gazeteci olduğunu söyleyelim.
Bizde ise belediye başkanlarının hemen hepsi mimar, mühendis, işletmeci, ilahiyatçı.
Şehirlerimizin hali de ortada işte...
Başka söze gerek yok...
Bir pazar vakti oturup kentlerimizi yönetecek adamlardan ne istememiz gerekiyor diyecek ve sonra da sandıkta oy kullanacak hale gelmediğimiz sürece bir şey düzelmeyecek...