Frankfurt’tayız.
Avrupa soğuk ve buz gibi günlerin ıssızlığını yaşıyor.
Batı’daki tüm ülkelerin önemli şehirleri türbülanslı günlerden geçiyor.
Bir yandan darboğaza giren ekonomilerinin olası bir krizin eşiğine gelip dayanacağına, diğer yandan ise Sarı Yelekliler’in Paris’teki eylemlerinin domino etkisine girip ülkelerine sıçrayacağına dair korkularıyla gün tüketiyorlar.
Böylesine kâbus ihtimallerine dair tedirgin günler yaşıyor olsalar da kapı önlerindeki ağaçlarını ışıklandırmışlar, şehirlerini süslemişler ve çocuklarını bu korku senaryolarından uzak tutarak mutlu günler yaşıyorlar.
Terörize hareketlerin vahşi ve çirkin yüzüyle her geçen gün biraz daha tanışan Batılıların bizi daha iyi anlayacakları günleri yaşıyoruz.
Düne kadar bizlerin terörizmle savaşı Batılılara karanlık bir bilmece gibi geliyordu.
Ve şimdi nereye gitsek yüzlerdeki utancı görebiliyoruz.
***
KGB’nin soğuk savaş yıllarında bu ülkeye düşmanca bir hediyesi olan PKK’yı otuz beş yıldan beri “azim ve kararlılıkla” durdurmaya çalışıyoruz hâlâ.
Oysa Rusya PKK’dan tek şey istemiş.
O da “Türkiye’yi meşgul et...”
Bu sözleri de APO sorgusunda anlatıyor.
Ve bizler 35 yıldan beri meşgulüz.
***
Meşguliyetimiz yetmiyormuş gibi, daha sonra Kuzey Irak’taki peşmerge kriziyle uğraştık.
Bu kadar belaya PYD, YPG denilen aynı terör örgütlerinin farkı uzantılarıyla uğraşmaya da...
Terör örgütü PKK’nın elebaşı APO’yu bize teslim eden CIA’nın ne yapmak istediğini kimseler o dönem anlamadı ve hatta dönemin başbakanı Ecevit’in bile halka “APO’yu bize neden teslim ettiler hâlâ anlayamadık” dediğini de dün gibi hatırlıyoruz.
Oysa hesap kitap belliydi.
***
Çekici tutan Rus elini kırıp kendine bağlı el ile değiştiriyordu.
Çekiç Güç’ün bölgeye yerleşmesiyle Rusya’ya bağlı çalışan PKK’nın elebaşılarını bize teslim eden ABD, Rus kontrolünde olan terörist kadroyu tasfiye ediyordu ve kendilerine çalışacak olan Kandil Dağı’ndaki bugünkü terörist kadroyu kuruyordu.
Ülkemizde yaşayan bazı Kürtler ise bu ihaneti hâlâ anlayamadı.
Bin yıldan beri bir arada yaşadığımız günleri unutarak bilmecelerden ibaret dış oyunlara yenik düştüler.
Kardeşliği bir daha düşünme zamanı diyoruz.
* 2 Ocak Çarşamba gününden itibaren pazartesi, çarşamba ve cumartesi günleri olmak üzere Kırk Kapı yazılarımı Hürriyet gazetesinde de yazacağım. Milliyet’teki yazılarım salı, cuma ve pazar günleri aynı şekilde devam edecek.