Erdoğan Demirören ağabeyin ardından söylenecek, yazılacak çok şey var.
25 yıllık bir dostluğun her yaşanmışlığına ait tüm sayfalar adeta kentin her yerinden sanki bir deli rüzgâr ve bir fırtına getiriyor aklımıza.
Şair Attilâ İlhan’ın
“Paldır küldür yıkılır bulutlar
Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
O eski, o eski heyecan ölür
An gelir biter muhabbet
Şarkılar susar, heves kalmaz
Şataraban ölür” diyerek dile getirdiği mısralarındaki hüznü, acıyı ve o anı, yaşayınca daha iyi anlıyor insan bulutların paldır küldür nasıl yıkıldığını...
Ve şarkıların nasıl sustuğunu...
***
Ve yine Attilâ İlhan’ın;
“An gelir;
Ömrünün hırsızıdır
Her ölen pişman ölür
Hep yanlış anlaşılmıştır
Hayalleri yasaklanmış
An gelir şimşek yalar
Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
Direkler çatırdar yalnızlıktan” dediği gibi, biz de geçmişindeki, etrafındaki, uzağındaki ömrünün hırsızlarını da tanımış veya dinlemiş biri olarak diyebiliyoruz ki an geliyor herkes ölüyor işte.
***
O ölüm anı gelince her şeyin sona erdiğini, hayat defterinin ölümle kapandığını ve bir daha kimsenin yüzünü kimsenin görmeyeceğini düşünerek yaşayan ömür hırsızları, bilmelidir ki dünyada milyarlarca insanı eğlendiren, güldüren şatarabanlar daima çok bulunur ama onlar da ölür...
Ve hesap gününde yaşanan her anın bir bedeli var.
Dünyada her başarısının bedelini ağır ödeyerek bulunduğu noktaya gelen Erdoğan Bey, sürekli “Matematiğin, huzurun olmadığı yerlere demokrasiyi götürsen ne olur ki” diyerek ülkemizdeki her güzelliğin, huzurun, barışın birlik ve beraberlikten ve bir arada yaşamaktan geçtiğini söylerdi...
Asıl şatarabanlar düşünsün...