Sovyetler Birliği’nde 14 Ekim 1964’te liderliğine son verilen Nikita Kruşçev’in ardından dünya değişti. Ülkesi daha çok değişti. Ama bu değişikliğin asıl mimarı Gorbaçov’dan evvel Kruşçev’dir
Nikita Kruşçev, Küba devriminin lideri Fidel Castro ile.
Nikita Kruşçev 1894 yılında Ukrayna’nın Rusya sınırındaki Kalinovka köyünde doğdu. Maden işçisi oldu, 1917 İhtilali’ne katıldı. İnatçı ve sert karakterinden dolayı iç harpte siyasi komiser olduğu anlaşılıyor. Savaşan Kızıl Ordu neferlerini ikna edecek bir nitelikteydi. Yeni Sovyet Rusya’da Almanya’nın başı çekeceği (çünkü Almanya’da Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in öncülük yaptığı komünist ihtilali başlamıştı; gerçi ayaklanmaları kısa zamanda bastırılacaktı) beynelmilel sosyalist ihtilalden söz ediliyordu. Troçki, Kamenev, Zinoviyev gibi Yahudi asıllı, Batı dillerini ve kültürünü bilen Rusya komünistlerinin çektiği bu harekete karşı Stalin’in tek ülkede sosyalizm tavrı, mantıki çekiciliği için değil, Stalin’i kendileri gibi gören işçi ve köylü kökenli Bolşeviklerce desteklendi.
Zor savaşı yönetti
Kruşçev ilk önce tanındığı Ukrayna’da yaratılan suni açlık döneminde Moskova’nın ve Stalin’in sadık komiseri olarak görev gördü. Doğrusu Ukrayna’daki sertliğin, sürgünlerin başarılı yöneticisiydi. Stalingrad Savaşı’nda partinin komiseri ve Stalin’in temsilcisi olarak bölgeye tayin edildi. Pratik zekası ve acımasızlığıyla bu zor savaşı yönetti. Stalingrad Nazi Almanya’sının çarptığı kaya oldu. Zafer Stalin’indi. Çilekeş Rus halkının harikalar yaratan direnişi ona mal edildi. O da kendi temsilcisi Kruşçev’i takdir etti.
Stalin 1953’te öldüğünde hiç kimsenin Kruşçev’i halef olarak gördüğü yoktu. Sırada Molotov gibi üstün başarılı bir dışişleri komiseri vardı. Çarlık hariciyesinin değerleri ve stratejisiyle yeni Rusya’yı birleştirebilmişti. Sırada Malenkov ve Bulganin vardı. İkinci Cihan Harbi’nin kahramanı Mareşal Yorgi Jukov bu adamlara karşı Kruşçev’i tercih etti. Sempatik ve açık sözlü bir yanı vardı. Partinin birinci sekreteri oldu. Artık Sovyetler Birliği onun yönetiminde sayılırdı. Doğrusu Avrupa’daki muhalif komünist partiler gibi katı görüşler izlediği söylenemez. Hatta ileriki bir tarihte İsveç ziyaretinde İsveç sosyalizmine hayran olmuştu.
Sadece Gürcistan direndi
Kruşçev 1958 yılından itibaren resmen başbakanlığı da üstlendi. İktidarının daha ikinci yılında yaptığı iş, Komünist Partisi’nin 20’nci kongresinde Stalin’in tarihi portresini ve Stalinizmi yerden yere vurmak oldu. Milyonlarca insanın sürgününü ve katlini açıkladı. Stalin adını taşıyan binlerce şehir, kasaba, köyün ve tesisin adı değişti. Direnen sadece Stalin’in vatanı Gürcistan’dı. Küçük milletler büyük tarihi portrelerini harcayamazlar. Stalin devrine hücum ve o dönemin kalıntılarını temizleme hareketi en başta Varşova blok ülkelerinde tepkiler yarattı. Yurt içinde Kruşçev’i destekleyen komünist parti üyelerini ve bazı cumhuriyetleri Polonya’daki ayaklanma izledi. Ama en önemli olay 1956 Macar ayaklanmasıydı. Macaristan’da liberaller ve eski cumhuriyetçiler bir dönem için iktidarı ele geçirdi. Başbakan Imre Nagy’di. Tabii Sovyet Rusya ayaklanmayı ve yeni hükümeti kanlı biçimde bastırdı. Dünyada tepkiler çok sert oldu. Fakat Brejnev Rusya’sının Çekoslavakya’daki Bahar hareketini bastırışı ve kabalığı göz önüne alınırsa Kruşçev daha akli davranmış sayılır.
Kruşçev sadece siyasetle ayakta kalmadı. Bir apartman dairesi, bir arabacık ve bir sayfiye kulübesi insanların hayalini süsledi ve büyük ölçüde de verildi. İnsanlar tek odada
iki aile yaşamaktan ve komünal binada
20 daire bir tuvaleti kullanmaktan bıkmıştı. 30 metrekarelik, tek oda, aralık ve müstakil banyo evler onların yüzünü güldürdü. Otomobilcikleri ile daçalarına gidip patates, soğan yetiştirdiler. Hiç değilse bu gıdalar için uzun kuyrukta dikilmekten kurtulmuşlardı.
Sovyetler Birliği atom enerjisini kullanan ikinci kuvvetti. Kruşçev laboratuvarda başlatılan projelere hız verdi. Bir gün bütün insanlık uzaya uçan küçük köpeği ve ardından Yuri Gagarin’in zaferini alkışlamak durumunda kaldı.
Her yere el attı
Sempatikti Kruşçev. Dış gezilerinde önüne çıkan herkesle selamlaşıyor, çocuklara çikolata dağıtıyordu. Dış ziyaretlerinde Fransız Ticaret Odası gibi yerlerde büyük nutuklar atmayı severdi: “Biz kimsenin işine karışmıyoruz, başkaları da bize karışmasın.” Tabiiki çok karışıyordu. Sovyetler bütün dünyada; Afrika’da ve Asya’da Batı dünyasının karşısına çıkıyordu. Nutuklarda ölçüyü kaçırdığı zaman Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsüne ayakkabıyla vurmayı bile denedi. Stalin dönemi diplomatları Kruşçev’in ve damadı Aleksey Adjubey’in patavatsızlıklarından yaka silker hale geldi. Arap Ortadoğu’suna el atmıştı; “Aman Arabistan elden gitti, ordularını ele geçiriyor” diyenlere bir sürpriz... Rus uzmanlardan bıkan bir karşı grup türedi. Enver Sedat bunların tipik temsilcisiydi.
1953 yılında Tatarlardan alınan Kırım’ı Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti’ne hediye etti. Ukrayna milliyetçiliği yaptığından değil, yarımadanın suyu bile Ukrayna’dan geliyordu. Bugün büyük krizi yaratan olay budur ve Kruşçev’i yine hatırlıyoruz.
Lazar Kaganoviç’in himayesinde yükselen Kruşçev, 1964’ün 14 Ekim’inde yani bundan tam 50 sene evvel Politbüro’daki arkadaşları tarafından görevden alındı. Ölümüne kadar sürecek 7 yıllık menfasına çekildi. Görevinden alınmasının nedeni Sovyet tarımındaki gerilemeler değildi. Ordunun hiç affetmeyeceği ve Komünist Partisi’nin de katlanamayacağı bir hata yaptı; hakikaten sol bir devrim yapan Küba’yı fazla desteklemişti. Doğan krizde Kennedy, Kruşçev’i alt etti.
Bir dönem “hruşçovçino” (khrushchyovka) diye anılan zevksiz, kalitesiz, her tarafta ortaya çıkan çirkin yapılar insanların küçük ev özlemini sona erdirmişti. Kruşçev alay edilirken bile gülümsenerek anılıyor. Kruşçev apartmanları olmasa daha 50 yıl sürecek bir konut problemi söz konusuydu.
O soğuk harbin ısınmasını önleyen bir köy komünisti olarak anılmalı. Bu 50 yılda dünya değişti. Sovyetler Birliği daha çok değişti. Değişikliğin mimarı Gorbaçov’dan evvel Kruşçev’dir. Değişmeyen kalıntı yönleri de var.
O kalıntıları her zaman dikkate almalı ve dış politikadaki denge oyunlarına ona göre girişmeliyiz.