Türkiye 1 Nisan’a yeni belediyelerle başladı; yeni bir hükümetle değil. Bunu BBC’den VOA’ye, New York Times’tan Haaretz’e kadar birçok yabancı yayın organına anlatmak zor olabilir; ama yabancı misyon şefleri, özellikle ABD elçilik ve konsolosluklarının, tıpkı ABD’deki gibi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yerli yerinde durduğunu anlatmaları nispeten daha kolay olabilir.
“Erdoğan Türkiye’deki kritik seçimlerde yenildi” tarzında bir başlığın içerdiği hatalar saymakla bitmez. Erdoğan bu seçimlerde aday değildi; partisi birçok yerde MHP ile ittifak halinde, bazı yerlerde de tek başına seçime girmişti. ABD ve başkanlık sistemi uygulanan ülkelerde olduğu gibi, Erdoğan ve rakibi Muharrem İnce’nin aday olduğu seçimler 24 Haziran 2018’de yapıldı ve bir yenisi ta 25 Haziran 2023’te yapılacak. O zamana kadar Erdoğan kabinesi denen bakanlar kurulu işbaşında kalacak.
Türkiye’yi belediyelerin yönettiğini sananlar da yanılırlar. Türkiye’de güçlü bir merkezi hükumet sistemi var; o kadar ki yerel yönetimlerin bütçe tahsisatları Ankara’da, merkezi hükümet tarafından yapılır; merkezi hükümet yerel yönetimlerin plan ve programlarını onaylamaya veya reddetmeye yetkilidir. Belediyelerin yapmaktan kaçındığı işleri Ankara resen yapabilir, yaptırtabilir.
Ankara’daki hükümet ülkenin dış politikasını da yürütür. Bu politikanın ana hatları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son 50 gündür hemen her açık hava veya salon toplantısında yerel icraatla ilgili açıklama ve vaatlerinden sonra yaptığı dış politika açıklamalarında madde madde anlatıldı. Bu konuşmalarda Suriye sorunu ayrıntılı olarak ele alındı; Suriye’nin toprak bütünlüğü vurgulandı, bu münasebetle Filistin halkının devlet kurma hakkı, bu devletin başkentinin Kudüs olacağı gerçeğinin altı bir kere daha çizildi. Sözü ne zaman Filistin meselesine getirse yaptığı gibi, Başkan Erdoğan defalarca İsrail’in orantısız güç kullanımını kınadı; Filistin halkına yapılan eziyetin durdurulması çağrısında bulundu.
Erdoğan, Suriye’den söz edildiğinde de bu ülkenin Türkiye sınırı boyunca oluşturulmuş sözde Kürt özerk bölgesinde PKK terör örgütü uzantısı YPG’nin önce güneye sürülmesi ve hemen ardından silahtan arındırılarak dağıtılması gerektiğini belirtti. ABD’nin bir müttefik olarak YPG’yi eğitip donatmasının yanlışlığına işaret eden Erdoğan, ABD bu konuda Türkiye’ye yardım etmezse Türkiye’nin bunu tek başına gerçekleştireceğini söyledi. “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözü de bunu anlatıyor. Bunlar seçim heyecanıyla söylenmiş, siyasal anlatılar da değil; ciddi ulusal siyasetler.
Türkiye’nin gelecek dört buçuk yılda planlanmış hiç seçim bulunmayan bir istikrar ve kalkınma çabasına ağırlık verilecek döneme gireceğini de belirten Erdoğan, mevcut ekonomik altyapının daha da güçlendirileceğini söyledi.
Şimdi bunlardan çıkan sonuç şudur: Türkiye, Trump’ın bir tweet’inde iddia ettiği gibi, “bir hareketle ekonomisi yerle bir edilebilecek bir ülke” değildir.
Ve bunun yanlış anlaşılacak bir tarafı yoktur.