ABD’de yine vergi beyannamesi zamanı geldi. Hazine Bakanlığı İç Gelirler Dairesi’nin (IRS) ünlü 1040 numaralı formunu ve türevlerini bu yıl 155 milyon kişinin doldurması ve 17 Nisan Salı günü saat 24’ten önce postaya vermiş veya elektronik postayla göndermiş olması gerekiyor. Bu “son dakika” işi o kadar sıkı tutuluyor ki posta dairesi memurları zarfından tanıdıkları vergi beyannamelerini özellikle okunaklı şekilde damgalıyorlar. Bir gün gecikmenin bile tahakkuk edecek verginin yüzde 5 ağırlaştırılması gibi bir cezası var. 2017 yılındaki kazançlarını ve masraflarını beyan edeceğiniz formu bir sebeple 17 Nisan gece yarısına kadar dolduramayacaksanız, mutlaka IRS’den uzatma istemeniz gerekiyor.
ABD’de bir yolsuzluktan, beceriksizlikten, israftan söz edeceğiniz zaman lafa, “Bizim vergilerimizle toplanan paralar” anlamına “Our tax dollars” diye başlanır. Bütçeden (yani “vergilerimizle toplanan paralar” ile sağlanan kamu bütçesinden) yapılan bir harcamada kötüye kullanma, yolsuzluk veya israf iddiasında bulunacaksanız, bunu o daireye değil, doğrudan yasama organına, yani Kongre’ye yaparsınız. Buna bir yetkili ihbar etme anlamına “whistleblowing”, bunu yapana “whistleblower” denir; bu eylem ve yapan kişi, sonucu olumlu veya olumsuz olsun işinden atılamaz, cezalandırılamaz, hakkında soruşturma bile açılamaz.
Neden? ABD’nin kurucularının çoğunluğu, hatırlayacaksınız, “hayatlarını ve dinlerini rahatça yaşamak isteyen” göçmenlerden oluşuyordu. Daha sonra bu göçmenler yeni memleketlerinde yeni bir devlet örgütlenmesine gitmek üzere kolları sıvadıklarında bir araya getirdikleri ve adlarına Kurucu Babalar denen iş adamları, hukukçular, öğretmenler, gemiciler, çiftçiler, şirket ve kamu görevlilerinden oluşan ilk meclisleri, ortaya dünyaya ahlak timsali olacak bir anayasa çıkartma amacındaydılar. Açgözlü vahşi kapitalizm, kendi ifadeleriyle böyle bir ahlak yıldızı veya “yeryüzü cenneti” yaratmaya imkân vermedi; ama bazı ilkeler yasalara ve ülkenin milli karakterine girmeyi başardı. Vergi hassasiyeti bunlardan biri.
ABD’de denir ki “Hayatta sadece iki şeyden kaçamazsın: ölüm ve vergi.”
Şimdi bu kadar lafı şunun için ettim: DAEŞ ile mücadeleye son iki yılda harcanan 11 milyar doların 4.4 milyar doları bu 5 bin TIR ve 2 bin kargo uçağı dolusu silah, aylar boyu sağlanan eğitim, teçhizat, donatım, üniforma için harcandı. Bu harcamaların nereye gideceği, eğitim için nereden taşeron öğretmen bulanacağı, bu mühimmatın ve diğer teçhizatın nerede nasıl depolanacağı, nemden-ısıdan nasıl korunacağı, nereden nereye nasıl nakledileceği, lojistik ikmal ve tanzimi -uzun lafın kısası- bu paranın nereye nasıl harcanacağı ABD Merkez Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Joseph Votel’in denetimindeydi. Satın alma ve her türlü harcama belgesinin altında bu generalin ve/veya onun emrindeki sivil ve asker personelin imzası var.
Ne olacak şimdi? Bu milyarlarca “tax dollar” israf ve kötüye kullanmanın hesabını kim verecek? Afrin’deki
KCK temsilcisi mi?