En az 2006’dan beri, ABD’de derin devletin, Neocon’ların, Dışişleri ve Savunma bürokrasisinin, Evanjelist Hıristiyan kiliselerinin, İsrail’de bazı mekanizmaların, Ortadoğu’da haritanın yeniden çizilmesi için siyaset ürettiğine, kitap ve makale yazdığına tanığız. Bu bazı meraklı gazetecilerin fantezi komplo teorisi de değildir. Bu siyasetin ABD toplumuna ve bu arada her iki partinin etki ekseni dışında kalan Başkan Trump’a kendisini kabul ettirmek için ürettiği argümanları hatırlayalım:
Türkiye’de siyasal iktidarın bir daha demokratik yoldan el değiştirmesi ihtimali bulunmadığı... İktidarın ortağı, vesayet odaklarının, başta asker-sivil pozitivist-laik merkezler olmak üzere, siyasal iktidara yeniden ayar vermesinin de imkânsız hale sokulduğu... İran’ın verdiği sözlere rağmen nükleer araştırmalarına gizlice devam ettiği... Türkiye’nin, ABD ve AB’nin bütün çabalarına rağmen, Rusya ve İran’ı uluslararası diplomasinin meşru aktörleri haline getirdiği... İsrail’in ve Batı’ya akan petrollerin tamamen korumasız kaldığı...
Bunlara karşı Trump cephesinde tek satırlık fikir üretilmiş değil. Trump’ın kendisi okumayı-yazmayı seven (hatta becerebilen) birisi değil. 280 karakterlik Twitter mesajlarını saymazsak, Trump açısından dünyada bütün ilişkiler sadece dolar hesabı, bordro, mizan, aktif-pasif defterinden ibaret. Suriye’nin ve Irak’ın bölünmesinin, PKK yönetiminde bir Kürdistan kurulmasının İsrail’e güvenlik sağlamayacağı, bu güvenliği bölgeye gelecek kalıcı barışın sağlayabileceği fikrini destekleyen somut bilgiler Trump’a sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakanlarına ve güvenlik danışmanına ise Türk mevkidaşları tarafından veriliyor.
Bir başka deyişle, ABD’deki derin her çevreye ve lobiye karşı Türkiye mücadele ediyor. Şimdi bu çevrelere, ABD içinde sağ ve sol liberaller, Fransa Cumhurbaşkanı’ndan Arap prenslerine kadar uluslararası kişiler, insan hakları kisvesi altında Türkiye ve İslam aleyhtarlığı yapan örgütler eklendi. Terane malum: ABD çıkarsa, Suriye Türkiye’nin olur! Türkiye Kürtleri ezer geçer! Türkiye Suriye’den çıkmaz. Yazıyorlar, konuşuyorlar. En son Demokrat Partililer bizzat gidip Trump’la görüştüler ve “kaygılarını” dile getirdiler.
Türkiye’nin 70 yıllık ret ve inkâr siyasetinin kötü mirası yine devrede. PKK ile mücadelenin Kürtler için bağımsızlık isteyen “özgürlük savaşçıları” ile değil, Türk’ten çok Kürt katleden bir terör örgütüyle mücadele olduğu gerçeğini dünya kamuoyuna bildirmekte başarılı olduğumuz söylenemez. Buna Türkiye’nin önce Irak sonra da Suriye Kürtlerine sağladığı hamiliği ve desteği yeterince anlatmamayı da ekleyin.
Her gün yeniden, yılmadan ve “Anlatacağız da ne olacak?” demeden, kamu diplomasisine daha çok kaynak ayırarak Trump’ın fikir değiştirmesine engel olmak gerekir. Türkiye’yi tanıyan ve seven ABD’li siyasetçilerin kolları sıvaması zamanı geldi de geçiyor.
ABD, Irak’ın Kuveyt’i işgalinden bu yana giriştiği müdahalelere göre ilk kez doğru adım atmaya hazırlanıyor. Buna engel olunmasına izin vermemek gerekiyor. Bölgenin selameti bunu gerektiriyor.