Jared Kushner, mimarı olduğu sözüm-ona Orta Doğu Barış Planı için ortamı hazırlama gayretiyle bir dizi sunum yapıyor. Aklınca muhataplarını entelektüel bir tutarlığa davet etmek için “Planı görmeden bir şey söylememek gerektiğine iknaya çalışıyor. Ama tam tersine, açıkladığı her unsur, metni görmeden angaje olan Muhammed bin Salman ve Muhammed bin Zayed dışında ilgili her çevrede aynı etkiyi yapıyor: “Bu plan işlemez.”
İki Muhammed’in sadece bu plana değil, bunun mantıksal uzantısı olan işgal altındaki Kudüs’ün, Batı Şeria’da üzerine Musevi mahallesi kurulmuş arazilerin ve Golan’ın tümüyle İsrail’e ait sayılmasına da evet diyorlar. Bunu açıklayan herhangi birisi değil; Filistin Devleti ve Özerk Yönetim başkanı Mahmut Abbas. (Gerçi kendisini “Filistin Devleti Başkanı” olarak tanıdığınız zaman bir bakıma mesele bitiyor!)
Kushner’in planla ilgili son marifeti, “Plan açıklanıncaya kadar ‘İki Devletli Çözüm’ denmemesinin doğru olacağı” incisi. Çünkü İsrailliler bundan başka şey anlıyormuş; Filistinliler başka şey. Bay Kusher bu demagoji ile kimseyi kandıramaz. Herkes biliyor ki, “İki devletli çözüm” ifadesini bir süredir kullanımdan kaldıran kayınbabası Donald Trump ve kankası Benyamin Netanyahu’dur. Kullananlar ise barış isteyen İsrailliler, Araplar ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 181 sayılı kararıdır. Ne var ki, Trump ve Netanyahu gibi, Jared ve planı hazırlayan ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları, BM Genel Kurulu’nun bir hükmü olmadığına, önemli olanın ülkenin elinde nükleer silah ve onu istediği yere ulaştıracak bir nakliye sistemi bulunması olduğuna inanıyorlar.
Dünya ile ABD arasındaki bütün gerilim de bu basit inanç farkından doğuyor.
Kushner ve kayınpederi uluslararası müzakereler özel temsilcisi Jason Greenblatt, “Yüzyılın Anlaşması” adını verdikleri planlarını hazırlarken, Allah’ın bir tek Filistinli kuluyla görüşmediler. Yüzyılın Anlaşması ismi, belki Kushner ve Trump ve kendileri gibi gayrimenkul satıcıları için planı kabul etmek için yeterli olabilir. Ama bilindiği kadarıyla ne Filistin’in bir karış toprağı satılıktır; ne de dürüst ve inançlı bir Musevi, İsrail’e bir karış Arap toprağı katılmasını istemeyecektir. Musevi inancına göre, yiyeceğin haramı gibi toprağın da haramı (Eskenazi dilinde: treyf) vardır.
ABD, Birleşmiş Milletler Mülteciler Dairesi’ne her ülke gibi vermekte olduğu ödeneği keserek, milyonlarca Filistinli göçmeni açlığa mahkûm etti. Bu Trump’ın yüzyılın anlaşmasını Filistinlilere kabul ettirmek için bulduğu “kolunu bükme” taktiklerinden ilkiydi. Sonra Kudüs, Golan ve Batı Şeria’nın gaspı kararları geldi. Şimdi ABD Filistinlileri kendi devletlerine sahip olma fikrinden vaz geçirmeye çalışıyor. Ortadaki tek amaç, Netanyahu’nun yıllardır savunduğunu gerçekleştirmek, yani Filistinleri korkutarak, bıktırarak (ve paraya tamahen) Ürdün’e veya Mısır’a (ya da gidebildikleri başka bir Arap ülkesine) giderek, Filistin’i tamamen terk ettirmektir.
Komik olduğu kadar trajik ve iğrenç de...