Stephen Kinzer Boston Globe gazetesinde “ABD’de yavaş çekim askeri darbe” başlıklı yazısını yazalı ve bütün dünya Trump yönetiminin o tarihten sonraki gelişimini sürekli bir cunta objektifinden görmeye başlayalı tam 7 ay oldu.
Kinzer’a göre, ABD’de dizginler üç generalin elindeydi: Deniz Piyade Kuvvetleri Komutanı James Mattis, emekli olmasına 7 yıl varken, ordunun izniyle Savunma Bakanı olmuştu. Emekli Orgeneral John Kelly, Trump yönetimi kurulurken, Yurt Güvenliği Bakanı olarak atandı; ancak Beyaz Saray’ın içine düştüğü kargaşaya son vermek üzere Beyaz Saray Genel Sekreterliği’ne getirildi. Bu makam, ABD’nin adeta başbakanlığı sayılır. Korgeneral H.R. McMaster, henüz emekliliğine çok yıllar bulunan bir diğer muvazzaf subaydı ve ABD Ulusal Güvenlik Başdanışmanı olarak atandı.
Bu üç subayın ortak özellikleri, Bush’ların Körfez Savaşları’nda ve Teröre Karşı Savaş adı verilen operasyonlarda önemli görevlerde ve çoğu zaman birlikte görev almış olmalarıydı. Şimdi bunlara, West Point askeri akademisi mezunu, orduda hep süvari olarak hizmet etmiş, hukuk doktorası ve kısa bir siyasetçilik döneminden sonra Trump tarafından Merkezi İstihbarat Dairesi (CIA) başkanlığına getirilmiş olan Michael Richard Pompeo, Dışişleri Bakanı
olarak eklendi. Pompeo’nun gelmesi kadar, Rex Tillerson’ın bu görevden atılması da dikkat çekiyor.
Son 48 saattir, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada Tillerson “gitmesi” olayından başka bir şey konuşulmuyor dense, yanlış olmaz. Kimi, Trump’ın çocuk tepkilerini, dünyayı umursamaz ve dengesiz yönetim tarzını dengede tutan ve adlarına “Beyaz Saray’ın Yetişkinleri” denen bakan grubunun içindeki en yetişkin kişi olan, tam 47 yıl Exxon petrol şirketinin her kademesinde çalışmış ve son 12 yıldır bu dev holdingi yöneten Tillerson’ın (46 kelimelik bir Twitter mesajıyla) kovulmasında seviyesizliği dile getiriyor. Kimi, onun Afganistan, Irak ve nihayet Suriye’de her şeyi berbat eden ADB Silahlı Kuvvetleri’ne karşı tek denge unsuru olduğunu ve yakında bu konularda dizginleri ABD Savunma Bakanlığı’nın elinden alıp, Dışişleri Bakanlığı’na vererek, bu kötü gidişleri durduracağını öne sürerek, hayıflanıyor.
Bu tür yorumlar çoğunlukla genellemelere, hem de haksız genellemelere bina edilir ve bazı önemli ayrıntılar gözden kaçırılır. Tillerson, bölgeye ve Türkiye’ye yeni bir harita çizen, NeoCon’luğun mucidi, Irak’ın parçalanması ve Kudüs’ın İsrail’in başkenti olarak tanınması gibi “marka” girişimlerin sahibi Robert Kagan’ın karısı Victoria Nuland’ı Türkiye ve Ortadoğu Masası’nda oturtmaya devam etmedi mi? Tillerson, ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması projesine engel olabildi mi?
Burada önemli gelişme, Trump’ın çevresindeki cunta çemberinin giderek daralmasıdır. Yorumlanması gereken de bu cuntanın ABD’ye ne yararı veya zararı olacağıdır. Yoksa ABD bakanlarının Türkiye’ye bir hayrı veya zararı olması, ancak ve sadece Türkiye’nin ne kadar güçlü ve birlik olduğuyla ilgilidir.