Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmesinden çıkan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un TSK önderliğinde Özgür Suriye Ordusunun PKK ve türevlerini ele geçirdikleri yerlerden çıkartmak için yapacakları operasyonları Türkiye ve Rusya’nın birlikte koordine edeceklerini açıklamasından bu yana, Katar dışındaki Arap ülkeleri karalar bağladı. Birleşik Arap Emirliği’nin attığı Şam elçiliğini yeniden açma adımını diğer ülkeler izlediler. Böylece Şam’da temsilciliği olan Arap ülkeleri, 12’ye çıktı.
Bu, PKK’nın çekildiği yerlere Türkiye’nin girmesi olasılığına karşı, bazı Arap liderlerin (ki artık “bazı” derken sadece iki Arap liderini, BAE veliahdı Muhammed bin Zayed ile ruh ikizi Muhammed bin Salman’ı anlamak gerekiyor) ve onların bordrosundaki ülkelerin, Beşar Esat’a bir tür meşruiyet kazandırma çabası ise, boşa kürek çekmek demektir. Hiçbir Arap ülkesinin halkı, kendi halkının tepesine yedi yıldır varil bombası yağdıran, açtığı top ateşi ile Halep’i bir enkaz yığınına çeviren bir insanı “kardeş Arap lideri” olarak tanıma şerefsizliğini hak etmiyor.
Suriye, her karışı ile, her dağı, her tepesi, her petrol kuyusu ile Suriyelilerindir. Türkiye, Suriye’yi en az üç parçaya bölme tiyatrosunun birinci perdesinden tamamen kendi çabası ile kurtarmıştır. ABD Silahlı Kuvvetler dergisinde 2006’da yayınlanan haritaya göre Suriye, Irak, İran ve Türkiye’nin yeniden çizilmesi projesinin ikinci perdesi Cenevre’de oynanacak ve yine Türkiye’nin çabasıyla engellenecektir.
Yani Suriye Esat’ın veya PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin değildir. Suriyeliler, Cenevre’de yapılacak ve temsili bir sistemin kurulmasını öngören, serbest seçimleri garantiye alan bir anayasanın sağlayacağı güvencelerle Esat’a ve Baas’a oy verecek olurlarsa, bu kendi bilecekleri şeydir. Bazen insanların siyasal davranışlarının çok akli olmaması ihtimali vardır. Umulur ki, Esat’ın bombalarından kaçan ve 4 milyonu Türkiye’de, 3 milyonu Ürdün’de yıllardır mülteci hayatı yaşayan 7-8 milyon Suriyeli ülkelerine döndüklerinde, orada kalmış birkaç milyon kardeşlerini de etkilerler ve sağlanacak demokratik hakları akıllıca kullanmalarını sağlarlar.
Sağlamazlarsa, yani Esat her zamanki gibi yüzde 98’lerle olmasa bile kendisini yeniden devlet başkanı yapacak bir çoğunlukla seçilirse yapacak bir şey yoktur.
Bir haftadan beri
ABD’nin Türkiye’nin temsil ettiği aklıselim yoluna geliyor görünmesi ve Rusya’nın Türkiye ile birlikte hareket etme kararı vermiş olmasının, diktatörsüz bir Suriye ihtimalini ortaya çıkartması, MbS, MbZ ve kaderlerini onların kaderine bağlamış Arap liderlerinin aklını başından aldı. Yedi yıldır evlerinde oturan büyükelçilerini önce berbere sonra da Şam’a yollayan, elçiliklerinin tabelalarını yeniden boyatan bu Arap liderlerinin arasındaki,
“Arap kardeşliği” değil “demokrasi düşmanlığı kardeşliği”dir.
Cenevre’de doğacak demokratik Suriye anayasası, sadece Esat’ın diktasını değil, bu menfaat kardeşliğini de paramparça edecektir.
Artan Türkiye husumetinin sebebi budur.