Sadece 50 gün önce, Cumhur- başkanı Erdoğan ile telefon görüşmesinde, iki ülke arasındaki ticareti “çok ama çok” geliştirmekten söz ediyordu Trump. Ondan 30 gün önce de “Türkiye’yi ekonomik olarak çökertiriz” demişti. Son olarak Türkiye’den alınan her şeyden gümrük vergisi almaya başlayacaklarını söylüyor. Trump, sürekli ticaret yaptırımı niteliğindeki bu kararı uygulamak veya uygulamak için kendisine 90 gün mühlet verdi.
50 gün önceki görüşmede, Trump Erdoğan’ın ikili ticaret hacmini 75 milyar dolara çıkartma hedefini açık bir heyecanla paylaşıyor ve “Türkiye’nin bunu sağlamak için büyük bir potansiyelinin olduğunu” söylüyordu.
ABD geçen yıl dünyadan yaklaşık 20 milyar dolarlık mal almış; bunun 1 milyar 74 milyon dolarlık kısmı -ki yüzde 8.2’lik bir pay ediyor- Türkiye’den. Sanmayınız ki bu malların tümü ABD’ye sıfır gümrükle giriyor. Gönderilen eyalete bağlı olmak üzere, hemen hemen bütün gönderdiklerimiz gümrüklü. Yakın zamana kadar bazı Türk mallarından alınan gümrük vergisi düşüktü. Ama hatırlayacaksınız, Rahip Brunson olayı sırasında bu da bitti; hatta çelik satışımıza cezalandırıcı vergi uygulandı.
Türkiye, ABD ile ticaretindeki muhtemel belirsizlikleri dikkate alarak, mal sattığı ülkeleri “çeşitlendirmeye” başladı. Başka bir deyişle, yeni pazarlar bulup, ABD’nin yerine ikame etmeye başladık. Cumhurbaşkanı’nın ve bakanların dış temaslarında beraberlerinde kalabalık firma yöneticilerini götürmeleri bu çabanın bir yansımasıdır. ABD ile ticaret bir günde tümüyle sıfırlansa bile Türkiye perişan olacak değildir; önlemler vardır, çabalar artırılır.
Burada esas mesele, Trump’ın bir gün öyle, bir gün böyle tarzındaki tutarsızlığıdır; Türkiye ile ilgili hesaplarının ne olduğuna dair, en yakınındaki kimselerin bile, yarın ne gibi bir tutum takınacağını bilememesidir. Geriye-ileriye, sağa-sola bakıyorsunuz; ciddi bir devlet adamından -bırakın devlet adamını, mesleğine saygı duyan bir emlakçıdan- beklenecek bir tutarlılık göremiyorsunuz. Ortada gerekçemsi bir açıklama var. Türkiye artık “kalkınmakta olan” bir ülke değilmiş de bu tür ayrıcalıklara ihtiyacı kalmamış. Ama nedense dünya basını habere “ABD Türkiye ve Hindistan’ı hedef seçti” başlığıyla verdi.
Bu düşmanca denilebilecek tavra ve çocuk kandırma çabasına Trump’ı iten güçleri de tahmin zor değil. Yakın tarihe kadar ABD’nin sayılı emlakçılarından iken iki yıldır ABD’nin başkanlığı rolünde izlediğimiz bu şahıs, geçen hafta, kendisi gibi emlakçı olan damadı Jared Kushner’i, koltuğunun altında yakında açıklayacakları sözde Ortadoğu barış planıyla Ankara’ya gönderdi. İsrail’in işgal altında tuttuğu Müslüman topraklarından çekilmesi gibi bir madde içermeyen bu planda, tersine, Kudüs’ün tümünün İsrail’in başkenti ilan edilmesi gibi gariplikler bulunduğunu İsrail basınından öğreniyoruz.
Bu planın işlemeyeceği çok ama çok belli. Mısır’a bir diktatör, Suud’a da kukla atamakla bu planı işletemezsiniz. Gümrük vergilerini artırarak, Türkiye’yi bu planın yanına çekemezsiniz.