Sanırım uluslararası ilişkilerle ilgilenen hemen herkes “Rogue State” terimini ilk kez 1988’de, (şimdi artık kapanmış olan) Pan American havayollarına ait 103 sefer sayılı Frankfurt-Detroit seferini yapan dev Jumbo Jet yerleştirilen bombayla düşürülüp 243 yolcusu ve 16 mürettebatının tamamen öldürülmesinden sonra duydu. ABD, uçağa bomba konulması emrini bizzat Libya lideri Kaddafi’nin verdiğini öne sürdü; 2003 yılında Kaddafi emri verdiğini reddetmekle birlikte bütün sorumluluğu kabul etti ve suçlanan kişileri ABD’ye iade etti. Sanıkların belirlenmesi, ABD’nin Libya’yı suçlaması, sonra mahkeme safahatı ve nihayet Libya’nın uçaktaki kurbanlara 3 milyar dolar tazminat ödemesi hâlâ açıklığa kavuşmayan yanlarıyla oldukça ilginçtir.
Burada konu, 2006 yılına kadar, 1980’ler, 1990’lar boyunca, ABD’nin Libya’yı “Rogue State” diye adlandırması ve bunu bir hukuki statü haline getirmiş olması. Bunu gazeteler değişik şekilde tercüme ettiler. Sözlüklerde bu kelime, dolandırıcıdan tutun düzenbaza, ipsiz sapsızdan serseriye kadar çeşitli anlamlarla karşılanıyor. O tarihte gazeteler bu terimi “haydut devlet” diye çevirdiler. Örneğin 23 Nisan 1992 tarihli Milliyet’te, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Libya’dan “haydut devlet” diye söz ettiği yazılıyor. Devletler Hukuku kitaplarında bu terimi bulamazsınız; ancak 1993’te ABD Kongresi’nin bir resmi komisyon raporunda “U.S. Security Policy Toward Rogue Regimes” (Haydut Rejimlere Karşı ABD Güvenlik Siyaseti) denildiğine ve birçok yüksek lisans tezinde bu ifade yer aldığına göre bugün de uluslararası alanda kabul edilmiş uygulamaların dışında davranmakta sakınca görmeyen, kendisini uluslararası hukukun, devletler arasında geçerli kabul edilen tutum ve davranış ilkeleriyle bağlı saymayan bir devlete bu sıfatın yakıştırılması son derece uygun olacaktır.
Şimdi buradan Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun çevresinde oluşturulan ve gerçekte bütün Venezuela halkını hedef alan yaptırımlar, ambargolar ve tehditlere dönersek, ortada bu terimi hak eden bir ABD, onun kuzeyde ve güneydeki müttefikleri ve AB’nin iki patronu Fransa ve Almanya ile nedense bu kez onların kuyruğuna takılmayı tercih etmiş olan İspanya’nın bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu ülkelerden ABD, Kanada ve Avrupalılar Türkiye’nin dostu ve müttefikidir ve kişisel veya uluslararası düzeyde bir dostu “haydut” diye nitelemek çok arzu edilmese gerektir.
Ama realite de budur. Öyle ki bir grup ülkenin, bir ülkeyi kendilerine doğrudan hedef seçip, o ülke halkını filanca kişiyi devlet başkanı seçtikleri için cezalandırmaya kalkmaları ile yol kesip yolcu soyan maskeli haydut arasında ne fark vardır?
Venezuela’nın şu kadar gün içinde yeni bir başkanlık seçimine gitmesini talep etmek, uluslararası ilişkiler geleneğinin, devletler hukuku kitaplarının neresinde yazıyor?
Maduro’nun bir diyalog başlatması, özellikle bu aleni haydutluk karşısında bir zorunluk olmuştur. Ancak bunu talep etmek sadece Venezuela halkının hakkıdır.